Siyasi yaşamın kısır çekişmelerinden hep şikayet edilir ve bedellerinin ağır olduğu söylenir. Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel, 80'li yıllarda uzlaşmış olsalardı, 12 Eylül 1980 darbesinin olmayacağı düşünülür. Gerçekten de gerektiğinde uzlaşmayan, diyalog kurmayan ve çözüm üretmeyen, salt kavgacı siyaset, demokrasiyi zayıflatır. Geçmişteki böyle tutumlardan, ülkemiz politikacıları gereken dersi almıştır. Bu nedenle, Süleyman Demirel ve Erdal İnönü birlikte hükümet kurmuşlardır. Bülent Ecevit başbakanlığında, MHP ile koalisyona gidilmiştir. Şimdi ise CHP, AK Parti Hükümeti'nin Avrupa Birliği sürecindeki çalışmalarına destek veriyor. Anayasa değişiklikleri, uyum kanunları, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, iki partinin ortak çabalarıyla yapıldı.
ABkarşıtıpolitikaizlenmedi Bir köşe yazarı, bu tutumu, "CHP stepne parti midir? Bu, CHP'nin ayıbı değil mi? CHP iktidara böylesine stepne olmayı ve ona hizmet sunmayı nasıl kabul ediyor, nasıl içine sindiriyor? Böyle muhalefet mi olur?" diye eleştirdi. Türkiye yaklaşık 50 yıldır Avrupa Birliği sürecine girmiştir. Bu sürecin üyelikle sonuçlanması için, Türkiye belli kriterleri yerine getirmek zorundadır. Biz 50 yıldır buna uğraşıyoruz. Nihayet 17 Aralık'ta, üyelik müzakerelerin başlayıp başlamayacağı belli olacak. Türkiye'de hükümete gelmiş her partinin, sorumluluk üstlenmiş her siyasinin, az ya da çok bu süreçte katkısı vardır. Sayın Süleyman Demirel, geçen hafta bir beyanında "Elbiseyi ben dikmiştim, şimdi ise sadece düğmeler dikiliyor" diyordu. (Bu elbisenin 50 yıl sürmesi de, üzerinde çokça kafa yormamız gereken diğer bir konudur). DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti döneminde, çok sayıda Avrupa Birliği'ne uyum yasası çıkartılmıştır. Bu bağlamda ölüm cezası kaldırıldı. Yerel dillerde yayına serbestlik getirildi. Azınlık vakıflarına bazı yeni imkanlar tanındı. DYP-SHP-CHP koalisyon döneminde, Avrupa Birliği ile gümrük anlaşması imzalandı. Askeri darbe dönemleri de dahil olmak üzere, hiçbir hükümet AB karşıtı bir politika izlemedi.
Siyasivetoplumsaluzlaşı Türkiye'de toplum ve devletin uzlaştığı nadir konulardan biri de Avrupa Birliği üyeliği. Yani, büyük ölçüde siyasi ve toplumsal mutabakat vardır. Öyleyse şimdiki iktidar ile muhalefetin de uzlaşmasından daha doğal ne olabilir. Aslında, CHP bu konuda uzlaşma yapmasaydı eleştirmemiz gerekirdi. Üstelik CHP, iktidarın getirdiği bu yasalara da gözü kapalı "Evet" demiş değildir. CHP'li milletvekilleri komisyon çalışmalarında görüş ve önerilerini söylemişler ve bunların önemli bir bölümü de dikkate alınmıştır. Yani CHP, uzlaşırken yozlaşmamıştır. İktidar partisi de "Çoğunluğum var, ne istersem yaparım" dememiştir. Yıllardır, "Uzlaşma kültürü olmadan demokrasi olmaz" denilmedi mi? Üstelik Deniz Baykal, bu hükümet daha kurulurken, Avrupa Birliği konusunda uzlaşmacı bir tutum takınacaklarını söylemişti. Baykal ve CHP, bu tutumlarıyla demokrasi kültürümüze büyük katkıda bulunmuşlardır. Böyle ağır eleştirilmeyi değil, demokrasi adına teşekkürü hak etmişlerdir.