Fenerbahçe,Galatasaray ve Beşiktaş sözüm ona Türkiye'nin 3Büyükleri. Bu hafta hepsinin maçını seyrettim. Diyarbakır karşısındaki Galatasaray tanınmaz haldeydi. Hani Fenerbahçe-Galatasaray rekabetini hiç bilmeyen birine maçı izletecek olsam, "bu mu yıllardır çekiştiğiniz takım" diye sorardı. Aynı adamı, Fenerbahçe maçına da götürsem bu sefer de "hakikaten siz çekişmekte haklısınız, futbol seviyeniz atbaşı gidiyor" derdi. Biraz yorulacak ama, ordan da Konya'ya geçip, "bu da 3. büyüğümüz" dediğimde, aynı kişi "3 büyüğü toplasak, 1 büyük ya çıkar, ya çıkmaz bu nedir yahu!" derdi sanırım. Yıllar sonra, üst üste kazandığı şampiyonluklarla bu üçlünün arasına 4. olarak giren Trabzonspor' un da farkı olmaması, bu hafta yapılacak Milli karşılaşma için "endişe" yaratıyor. Asıl endişe edilecek konu ise bu takımların camiaları ve yöneticileri ile beraber FutbolFederasyonu'nun tutumu. Futbolumuz hızla geri giderken, onlar bunu görmezden geliyorlar... Bir araya gelerek, "hem seyredenlere, hem kendimize hem de Ulusal takıma nasıl daha faydalı oluruz" sorusunun cevabını aramaları gerekirken hepsi, "biz en iyiyiz, en doğrusunu yapıyoruz, kabahat diğer camiada" şeklinde bir tutumla, Türk Futbolunun eriyip geri gitmesine seyirci kalıyorlar. Örneğin "Formula1" yarışlarının başındaki patronlar, heyecanın kaybolmaması, seyredenlerin sıkılmaması için bir ara "Ferrari" takımına yönelik planlar yapmış ve efsane pilot M.Schumacher gibi en çok seyirci toplayan ve sektörü ayakta tutan bir etkeni bile uzaklaştırmayı gündeme getirmişti. Bu düşüncenin yerli ya da yersiz olmasından ziyade, verdiği mesaj çok çok önemliydi. Medyasıyla, yöneticisiyle, federasyonuyla, seyircisiyle hepimiz ama hepimiz Türk Futbolunu "devekuşu" yöntemi ile algılamaya devam ettiğimiz müddetçe, dağlartaşlar aştık sanacağız ama bir arpa boyu yol gidemeyeceğiz...