Kadınların muayenesi konusundaki tartışmada, hem Adalet Bakanı'na hem de iktidar partisine yönelik eleştirilerin abartıldığını ve konunun saptırıldığını düşünüyorum. Tartışılan konu, Ceza Muhakemesi Tasarısı'nın 80. maddesi. Buna göre, delil toplamak için bir kadının iç beden muayenesi yapıldığında veya vücudundan kan, tükürük, cinsel salgı ya da saç alınmak istenildiğinde, bu, imkanlar elverdiğince bir kadın hekim tarafından yapılmalı. Madde,AlmanKanunu'ndan Bu madde nedeniyle, kimi gazetelerde, iktidar partisinin "şeriat özlemi içinde ve laiklik karşıtı olduğu, ahlak bekçiliği yaptığı" gibi eleştiriler yer aldı. Halbuki söz konusu madde, 2001 yılında Hikmet Sami Türk zamanında hazırlanan tasarıda var. 2001 Tasarısı'nı hazırlayanlar ise laikliğinden hiç kuşku duyulmamış bilimadamları ve yargı mensupları. Yani madde, şimdiki Adalet Bakanı ve hükümetin düşünüp önerdiği bir şey değil. O yıllarda madde, Alman Kanunu'ndan tercüme edilerek alınmış. Tercümesi şöyle: "Vücudun muayenesi kadının utanma duygusunu rencide edecekse, muayene bir kadın veya hekim tarafından yapılır." Dikkat edilecek olursa, Alman Kanunu'nda, "Bir kadın veya hekim" deniliyor. Ancak bu Türkçe'ye "kadın hekim" olarak çevrilmiş. Kadının muayenesi demek, sadece tıbbi muayene değil. Vücuttan saç almak gibi işlemler de var. Bunu da mutlaka bir hekimin yapması gerekmez. Bu gibi hallerde Alman Kanunu, "Eğer kadın rahatsız olacaksa bunu kadın yapsın" diyor. Ancak eğer muayeneyi bir hekim yapacaksa, kadın veya erkek ayrımı yapmıyor. İşte bu noktada, çeviride bir hata yapılmış ve muayeneyi olanaklar elverdiğince kadın hekimin yapması öngörülmüş. Kadınıkimmuayeneetmeli? Şimdi bu maddeyi içeren ve geçmiş hükümetçe hazırlanan 2001 Tasarısı'nı hükümet Meclis'e sevk etmiş ve şu anki Adalet Bakanı şunu demiş: "Bu tasarı bir emek ürünü, bunu bir tarafa atmayalım. Yanlışlıklar, eksiklikler varsa, bunları komisyonda düzeltelim." Bunun için Türkiye'nin 7 üniversitesinden ceza hukukçularını da davet etmiş. Onlar da tasarıya, başta Türkiye Barolar Birliği'nin yönelttiği eleştirileri dikkate alarak, önerilerde buluyorlar. Kamuoyunda konuşulan bu 80. madde ise, henüz her yönüyle tartışılmış ve nihai olarak kabul edilmiş de değil. Durum böyleyken, bir maddedeki bir sözcük yüzünden, Adalet Bakanı'na ve iktidar partisine, ahlak bekçiliği, laiklik karşıtlığı veya şeriat özlemciliğiyle yüklenmek haksızlıktır. Yeni Türk Ceza Kanunu'nda kadın haklarıyla ilgili olumlu adımların bu iktidar döneminde atıldığını da unutmayalım. Bunda muhalefetin de katkısı çok büyük. Peki nasıl madde ne olmalı? Eğer bir kadının muayenesinde, vücuttan saç almak gibi bir hekimin yapması gerekmeyen bir müdahale yapılacaksa ve kadın da bunun bir kadın sağlık memurunca yapılmasını istiyorsa, bu isteğin yerine getirilmesi gerekir. Buna karşılık, eğer muayeneyi bir hekim yapacaksa, bu noktada, kanunda kadınerkek hekim ayrımı yapılmamalı ancak, kadının tercih hakkı olmalıdır. Bir suç şüphesi altında olan veya bir suçun mağduru olan kadın, delil için vücudu muayene edildiğinde, "Ben bir kadın hekim istiyorum" diyebilmelidir. Eğer imkan da varsa, onu bir kadın hekim muayene etmelidir. Ama imkan yoksa, diyelim ki orada bir kadın hekim yoksa, bu durumda muayeneyi erkek hekim yapacaktır. Bu nedenle, kanunda, "Muayeneyi mutlaka kadın hekim yapsın" diye bir düzenleme yapmak doğru olmaz. Bu, kadının tercihine bırakılmalıdır.