Eskiler, yaman hırsızlar için "Gözündensürmeyialıpgider,farkınavarmazsın.." derlerdi.. Hey anam hey! Sürme ne ki? Günümüzde kişinin bacağını alıp gidiyorlar toptan ve hiç fark ettirmeden.. İnsanlık ölmüş ki toptan.. Geçtiğimiz pazar günü, biriki gazetede haber olarak vardı.. Aşağıyukarı aynı başlıklarla: "Uyurkenprotezbacağınıçaldılar.." İsmi Özkan Öztuna imiş.. Vaktiyle İstanbul'da, Zeytinburnu'nda, bir trafik kazasında sol bacağını yitirmiş. Binbir güçle bir protez bacak tedariklenmiş.. Şarköy'de annesinin yanında yaşarmış.. Anası ölünce Antalya'ya ablasının yanına gitmiş.. Eniştesi eve sokmamış.. Bir hastanenin bahçesinde gecelermiş.. Ve gecelerden bir gece, uyurken bacağını çalıp götürmüşler.. O protez bacak ki bir yerde aslı yerine kaim.. Ben onların, ayakların, bacakların noksanlığının ne biçim şey olduğunu kendimden bilirim.. 6 ay süreyle hiç tutmadıkları için, bırakın yürümeyi üzerlerinde dikilemediğimden, neler çektiğimi ben bilirim.. Taşınıp oturtulduğum köşelerde, üzerlerine uzatıldığım kanepelerde, divanlarda, döşeklerde.. Bindirildiğim o yürüyen, o özürlülere mahsus oturaklarda ne kahırlar, ne kahırlar.. Bakıcı diye getirilen zalimlerin zulümleri.. Hep birine ihtiyaç duyma durumları.. Ve öfkenin en damıtılmış halleri.. Bakıcılar.. O bakıcılar bazı geceler uyumaya giderlerdi, beni oturtulduğum kanepenin üstünde kitap okurken bırakıp.. Seslendiğimde gelmezlerdi.. Ya uyurlardı, ya uyur gibi yaparlardı.. Çok geceler, salonda oturtulduğum yerde sabahı yapardım.. Sonra bastonlar, dayanaklar edindim türlü çeşit.. Koltuk değnekleri falan filanlar.. Ama hiç faydaları olmadı.. Onlardan medet ummak için önce ayakların, bacakların üzerinde dikilmek gerekliydi.. Ama yine de onlar hep yanımda dururlardı.. Hep bir umut.. Hep bir "Belki.." .. Bunları söylüyorum, şundan.. Haberde okudum ki, o adam şöyle demiş: "Protezbacağımıçaldıklarındanberi;yerdesürünerekhareketedebiliyorum.İhtiyaçlarımıçokzorluklagideriyorum.." Ahh bilirim; ben iyi bilirim.. Ağladıklarımı, nefretimi, kinimi, öfkemi ben bilirim.. O yürüyen sandalyelerde yaşayan, o protez bacaklara gereksinim duyan kişilerin hallerini, yani essahtan bilirim.. En azından duyumsarım.. Bu anlattıklarım daha taze, en fazlasından 2 yıl öncesi.. Kanserimle hiç ilişkileri yok.. Karaciğer puştlaması bir işler.. Neyse.. Yattığım yerlerde, sabahlara değin, gökyüzünde dolaşan bir bisiklete pedal basardım iki bacağımın var gücüyle.. Terden sırılsıklam kesene kadar.. Olmazca eziyetler verirdim beni vaktiyle tazı gibi koşuşturan bacaklarıma ki, eski günlere döneyim diye.. Daha, dans etmeye söz verdiğim kadınlar, kızlar vardı.. Bir de düştüğüm durumu aptalca kabullenmemelerim.. Ve bir sabah uyandım.. Yatakta doğruldum.. Bacaklarımı sarkıttım, yere bastım.. Ellerimi yatağa dayayıp kuvvet aldım ve kalkıp dikildim.. 6 aydan fazla bir süre sonra ilk kez ayağa kalkışımdı.. Ses ettim içeriye.. "Sesettim.." dedimse, naralandım. Uykulu uykulu kalktı geldi Allah'ın gazabı üzerine olası o bakıcı, refakatçi denilen deyyus ve de beni gördü.. Beni ayakta gördü.. O zaman altına sıçtı.. Ve ilk söylediği şunlar oldu: Tamam,artıkbenikovacaksındeğilmi?Yokbekoçum,neredençıkarttınkovulmayı..Hadigelkolumagirde,"Dikildiğimegöreiçeriyedeyürürüzhani.."diyedüşündüm.. Geldi, koluma girdi, salona yürüdük ve yerime oturdum.. Onun istediği yere değil, kendi yerime..
Amandikkat.. İmdi bakın, o bacağı çalınan adamın söyledikleri son sözlerden ötürü yazıyorum bu satırları.. Hani "Protezbacağımıçaldıklarındanberiyerlerdesürünüyorum.." laflarından mülhem.. Benimkiler etten kemiktendiler ama, işlevlerini yitirmişlerdi ve ben de sürünmüştüm.. Bakıcılar süründürmüştü... Aklınızda bulunsun.. Yine gazetelerde tonla öyle ilan.. "Çocuklarınıza,hastalarınıza,yaşlılarınızabakılır..Güvenilirelemanlar.." tarzındaki sokuntulara dikkat edesiniz diye..
***
Bu eleman, işe başladığının birinci ayının sonunda mı ne "Beyim,benbalkondagüneşlenmeyeçıkıyorum..Benihiçboşunaçağırma..Ceptenara.." dedi.. Şimdi ben, yanımda çalışan, yiyen, içen, yatan, kalkan, maaşını alan bir adamı 3 metre ötedeki güneşlendiği balkondan arayacağım.. Çünkü şundan ki ayaklarım, bacaklarım iş görmüyor.. Kımıltısızkıpırtısız bir haller.. Ve ben cepten arıyordum onu salondan; o evin balkonunda.. "Birayranyapsana.." diyordum.. Bağırıyordu mutfakta tıkınırken: Yoğurtyokki .. Haftada bir gün gelen yardımcı kadın, çok sonraları anlatıyordu bana: HalitBey,dolaptakocakutuyoğurtvardı.."Nedenyapmıyorsun?"diyesordum.."Benyiyeceğimoyoğurdu..Ayısuiçsin.."dedi.. Onu bana ayarlayanlar, şirketten hastabakıcı olduğuna dair bir güvence getirmişlerdi.. Ula adam, sonradan kendisini konuşturup anlattırdığımda, Boğaz'da paspal bir lokantada bulaşıkçı imiş.. Daha önceden yaptığı meslek ise lağımcılık.. Onu kovmadım.. Alan da kaçan mı? "Mendakkadukka.." lara soktum.. Çaldıkları, çırptıkları, yaptıkları mezalimleri hesaba oturttum.. Öleceğimi bekleyen o ibneye kabus oldum.. Kalıp da "Nekadarsömürürsem,okadar.." diye düşünen yılanı, kaçıp gitmek için ayaklarımı yalar hale getirdim..
HitlerveStalin'edua.. Haa bir de Bulgarya'dan gelmiş biri vardı.. 6 aylık vizeyle Kapıkule'den giriyor, elinde bir naylon torba.. İstikamet o gazete ilanları.. Hani bakıcı arayanlara.. Anında onların birine ve yine anında gereksinimi olanlara kakalama.. Abi, adamın görevi bana bakmak.. Ben ona bakıyorum.. Daha geldiğinin ikinci günü bolca soğan, sarımsak siparişi verdi.. Sabah beni koltuklayıp tuvalete, lavaboya götürecek ya.. Bir yakın atış alanına girdiğinde, bir hohladığında, bende ani baygınlık.. Ula ne bileyim ben sabahları soğan, sarımsak yediğini.. İlle de ille taze soğan, peynir ve tarhana çorbası.. Günde 18 saat uyuyordu.. Güya bana bakardı.. Ve nah yalanım varsa, yeni baştan yürümeyeyim.. Her gece, hem Stalin'e hem Hitler'e sesli sesli dualar ederdi.. Ula bre aman bu ne iş? Hitler ile Stalin birbirinin tam zıddı.. Sorduğumda, "İnsanlarınıkollarlardı..Gerektiğizamankafalarıkopartırlardı..Şimdikominizmbitti,Bulgaristan'dakafalarıkopartılacaklarınhayatlarırahat.." derdi..
***
Bakın bacağı çalınan bir adam, bana neler anımsattı, neler.. Ayakta durabilmenin ne kadar mühimsenecek, ne kadar can havli bir olay olduğunu en azından.. Bir de aman dikkat, o birtakım yerlerden çocuklarınıza, analarınıza atalarınıza bakıcı filan tutmaya kalkmayın ne olur, çok iyi araştırmadan..
***
Herkesin gıdası kendine.. Geçtiğimiz hafta çarşıya bir mal çıktı, işportaya düştü ve çığıran çığırana.. Tezgahlarda homoseksüalite.. Ulan şunun adını doğru koysanıza, halk da anlasın.. Yani bildiğimiz ibnelik.. Arkadaş, "İğretisaygılıolacağına,dürüstkabaol.." .. Bu böyle.. Tan Sağtürk ki bir balettir, ya sürçi lisan etti ya da kaşıdı: SÖYLEDİ Kİ: "Baletleriçinedilenosözler,futbolculariçindegeçerlidir.." .. Başına iş aldı.. Bencileyin faul ve kırmızı kart.. Ta 17 yaşımdan bu yana gazetecilik mesleğindeyim.. Ben tanık olmadım.. Hani pasif mahiyette olanına.. Ama Galatasaraylı Tanju'nun dediğince değil.. Hani "Futbolcukarda/kıştaçamurdasağlamadamdır,güçlüdürkuvvetlidir.." lafınca değil.. Halde hamallık yapan, bıyıkları, pırasaları bozan tonla yiğit, Tarlabaşı'nın arka sokaklarında "BenimismimNurdan../Nerdenolursaordan.." diye turlamakta.. Ha o iş belden yukarıda bir yerlerde, kafadaysa, o başka.. Bir de yumuşakçalardan değil de, Acem Osmanlı yiğitlerinden uçanakaçana vuran cinsinden olanlara lafım yok.. Tan Sağtürk'ün lafı, belkim o konuda tanış olduğu kişilere.. İmdi o Tan Sağtürk, kalkıp da "Baletlerinarasındaolduğuncasinemada,tiyatroda,basında,işalemindedefazlasıylavaronlar.." derse.. Benden eyvallah.. Elini atsan, ellisi.. Ula nereden nereye.. Bir gün benim yanımda bir dansöz kız, Zeki Müren'le konuşuyorduk.. Dedi ki bana: "Parmağınlakulağınıkaşı..Kaşı,kaşı..Parmakmızevkalıyor,yoksakulakmı?" Demiştim ki ona: "Hastir.." Yoo ben bilirim, " Futbolalemindeyokbuiş.." dedim ya.. En azından 10-15 yıl öncesine değin.. Günümüzde dünya çok tersyüz.. Ama yine de herkes önünden yer, kime ne? Herkesin gıdası, kendine.. Tan Sağtürk'ü biraz sıkıştıralım bakalım.. Sinema, tiyatro, basın ve iş aleminden kimler ve de kimler? Ama yafu kime ne, sana ne, bana ne!.