Malum, Amerikalılar modüler, fonksiyonel hayat sürmeyi seven insanlar. Tipik "Kullan-at" toplumu. Her şey elinizin altında, kuruluyor, kullanılıyor, tüketiliyor ve atılıyor. Benim gibi insanlara göre değil yani. Çıldırırdım ben Amerika'da sürekli yaşasaydım. Neyse, bu toplumu kendi haliyle baş başa bırakalım. İkea'yı geziyoruz Dr. Ozan Bahtiyar'la. Türk mallarını da koymuşlar raflara. Muhtelif cam eşyanın üzerinde, "Made in Turkey" yazıyor. Mutlu oluyoruz. Dr. Ozi, New Haven'da yeni ev aldı. Bizim adetler gereği, ev hediyesi ayarlamamız lazım. İhtiyaçlarımızı belirledik; bir CD taşıyıcı ve çalışma sandalyesiyle ayrılmak üzereyiz bu kurgu mağazadan. Ama heyhat bizim doktorun gözü yine mumlarda. Dilaver'in de böyle ciddi bir mum sevgisi var . Aklıma bir hikaye geliyor. Küçük bir kasabada, genç bir adam kendi işini kurmuş. Dürüst ve dost canlısı olduğu için, insanlar onu seviyorlarmış. Herkes alışverişini ondan yapıp, bir başkasına öneriyormuş.
Yaşamdaki en önemli şey Kısa zamanda mağazalar zinciri kurmuş. Yıllar geçmiş, yaşlanmış. Doktorlar az zamanı kalmış olmasından endişe ediyorlarmış. 3 çocuğunu yanına çağırıp, onlara görev vermiş: "İçinizden biri, yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketin başına geçecek. Hanginizin bunu hak ettiğine karar vermek için hepinize 1'er dolar vereceğim. Bu 1 dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız. Ama, akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastanedeki odamı doldurmalı?" Çocuklar başarı heyecanıyla kente giderek, paralarını harcamış. Akşam baba oğullarından birine sormuş. "Birinci çocuğum, 1 dolarla ne yaptın?" "Arkadaşımın çiftliğine gittim. 1 doları verdim ve iki balya saman aldım." Sonra samanlerı odanın içine savurmuş. Samanların tamamı yere inmiş, üstelik babanın söylediği gibi odayı baştan başa da doldurmamış. Adam ikinci çocuğuna sormuş: "Peki sen ne yaptın?" "Yorgancıya gittim. İki yastık aldım." Çocuk yastıkları odaya getirmiş ve tüyleri her yere saçmış.Tüm tüyler yere düştüğünde, odada yine boş yer kalmış. Adam üçüncü oğluna sormuş: "Sen ne yaptın?" "Senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim. Dükkan sahibine parayı verdim ve 2 şey aldım. 90 sentim arttı. Çocuk elini cebine sokup bir kibrit kutusu, bir mum ve 90 sent çıkartmış. Işığı kapatıp mumu yakınca, oda mumun ışığıyla dolmuş. Odaya, ne saman ne tüy yayılmış. Baba "Çok iyi oğlum" demiş. "Bu şirketin başına sen geçeceksin. Çünkü yaşamın hakkında çok önemli bir şeyi, ışığı yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel.." Yıllar önce okuduğum bu hikayeyi, size de anlatmalıydım.. Galiba eşim ve doktorum benden daha fazla ışığı olan insanlar... Ve ışığın peşinde olanları seviyorum ben...
***
Göz Ucuyla Gönülokşayıcısözler,kılıkdeğiştirmişyalanlardır.