Hayatta kalma sanatı Acı, yalnızca ıstırabın değil, büyümenin de bir işareti olabilir. Acının verdiği dersi aldığımız zaman, acı yok olur. 13 yıl futbol oynadım. Ufukta, Ulusal Futbol Birinci Ligi'nde bir yıldız olmayı görürken, antremanda top kapma çalışması sırasında biri bana çarptı. Görüşüm zayıfladı, konuşma yetimi yitirdim, bedenimin sağ tarafı hissizleşti ve sağ kolumu kullanamaz oldum. Kolum 1 yılı aşkın bir süre öyle hissiz kaldı. Bu fiziksel bir yaralanmaydı ama tüm yaşamımı etkiledi. Sağ elimi kullandığım için yazı yazamıyordum ve sürekli ağrılar işime yoğunlaşmamı olanaksızlaştırıyordu. Kas kasılmalarımı denetleyemiyordum ve arada sırada sinirlerim beklenmedik bir biçimde omuzumu kasıyordu. Kuzey Amerika'da bulunan en iyi 16 doktora muayeneye gittim ve hepsi de iyileşemeyeceğim sonucuna vardılar. Hayallerim alt üst oldu, kalbim kırıldı ve yaşamım yavaş yavaş çözülmeye başladı. Futbol oynamaya devam ediyordum, ama tek kolum bedenime bağlanıyordu. Sonunda futbol oynamaktan vazgeçmek zorunda kaldım ve mahvoldum. Aklım karmakarışıktı ve çok üzgündüm, kendimi öldürmeye karar verdim. Ama bunu yapamadım ve bugün yüzde 95 oranında iyileşmiş olmanın tadını doyasıya çıkartıyorum. Peki bu deneyimden aldığım ders ve öğrendiğim 3 şey neydi ve bunları kendinizle nasıl ilişkilendirebilirsiniz? Birincisi, tamamen felç olma olasılığına karşın, futbol oynamaya devam ettim. Çünkü geçmişimi asla unutamıyordum. Hepimiz geçmişte yaptıklarımızın kim olduğumuzu belirlediğine inanarak büyütülmüşüzdür. Bu tam olarak doğru değil! Kim olduğumuzu belirleyen, gelecekte ne yapmayı umduğumuzdur. Geçmişimiz nasıl olursa olsun, lekesiz bir geleceğimiz vardır. Duygusal açıdan değişikliğe kucak açmayı başarmam, yeni bir hayal kurmam ve yaşamımı sürdürmem ancak geçmişi unutmakla oldu. Geçmişe, özellikle de bu geçmiş artık bir işimize yaramıyorsa, tutunamayacağımızı ve tutunmamız gerektiğini öğrendim. Alınacak ders: "Atınız öldüğü zaman, üzerinden inin!" İkincisi, her şeyden vazgeçmeyi ve kendimi öldürmeyi neden istiyordum? Kimliğimi sporcu olarak belirlemiştim. Yaralandığım zaman bir anda hiç kimse oldum. Neden mi? Kendimizi, kim olduğumuz değil, ne yaptığımız bakımından tanımladığımız zaman var olmayı yadsıyarak eylemi ön plana çıkartırız. Sürekli mutluluğu arıyorsak, bedenlerimiz, spor arabalarımız, evlerimiz ya da kulüp üyeliklerimizden ibaret olmadığımızı anlamalıyız. Alınacak ders: "Bizim bu yüzeysel şeylerden çok daha fazlası olmamız gerekmektedir." Üçüncüsü, neden her şeyden vazgeçmedim? Ünlü olmak üzerinde yoğunlaşmayı bırakıp, bütün olmak üzerinde yoğunlaşmaya başladım. Yalnızca hedefler koymak yerine, amaçlar üzerinde durmayı öğrendim. Motivasyon konulu kasetler dinledim ve yeniden düş kurmaya başladım. Bu kasetler bana, "Eğer bir hayalin yoksa, hayalini nasıl gerçekleştirebilirsin?" ilkesini öğretti. Bu bana, fiziksel açıdan daha iyi olmak için ne yapmam gerekiyorsa onu yapma isteği verdi. Bu anlamlı uyanış bana, yaşamımın her gününü etkileyen bir felsefe kazandırdı. Alınacak dersi J. Stone şu satırlarla şöyle özetliyor: "En yaratıcı insanlar, araçları yaşamın kendisi olan sanatçılardır. İfade edilmez olanı, fırçasız, çekiçsiz, kilsiz ya da gitarsız ifade edenlerdir. Onların elindeki araç, var oluştur. Var oluşları neyle bağlantı kurarsa, o şeyin canlılığı artar. Onlar görürler ve resmetmek zorunda değillerdir. Onlar hayatta olma sanatçılarıdır." KAYNAK: Tavuk Suyuna Çorba