Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) girme sürecini başlatacak müzakere tarihi, 6 Ekim'de AB tarafından yayınlanacak İlerleme Raporu ile netlik kazanmaya başlayacak. Bu bakımdan 6 Ekim tarihi Türkiye'nin kaderi üzerinde çok etkili olacak. Türkiye AB'ye girmek için 41 yıldır mücadele veriyor. Türkiye'nin AB'ye girmesi, siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan kalkınmamızı sağlamada önemli rol oynayacak, gelişmiş ülkelerle aynı platformda yer almamızı sağlayacak. Bir gerçeği kabul etmek gerekirse, Erdoğan Hükümeti bu süreçte çok iyi sınav verdi. Başbakan Erdoğan'ın AB'den tarih alma konusunda gerek ikili görüşmeler ve gerekse komisyon nezdinde gösterdiği performans çok başarılı sonuçlar verdi. Şu ana kadar AB çevrelerinden yansıyan bilgiler ışığında, 6 Ekim'de yayınlanacak İlerleme Raporu ve 17 Aralık Liderler Zirvesi'nde müzakere tarihi kesin gibi gözüküyor. Ancak bu gelişmelere rağmen, iki konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Birincisi, AB İlerleme Raporu'nun 6 Ekim yerine birkaç gün sonraya sarkması mümkündür. Bu sürprize de hazırlıklı olmalıyız. Böyle bir gelişme yaşanması halinde panik havası yapılmamalıdır. İlerleme Raporu'nda bizim hoşumuza gitmeyecek bir takım talepler de yer alabilir. Rapor, yüzde 100 bizim lehimize olacakmış gibi bir beklenti içinde olmamamız lazım. Bir takım talep ve eleştirilerin yanında sonuç bölümünün olumlu olması beklenmelidir. İkincisi, Türk halkı zannediyor ki; 17 Aralık'ta müzakere tarihi alınması ile birlikte kısa bir müzakereden sonra AB'ye tam üye olacağız. Böyle düşünenler varsa, yanılıyor. Aslında asıl çalışma bundan sonra başlayacak. Bugüne kadar Türkiye, siyasal ve ekonomik kriterler konusunda yasal uyumu gerçekleştirdi. Bu konularda AB ile uyumlu olması gereken yasalar çıkarıldı. Müzakere sürecinde eksik kalan uyum yasalarının yanında, çıkarılan yasalar karşısında uygulamanın da takip edileceği bilinmelidir. Yasaları çıkarmak yetmez. Bu yasaların uygulanması gerekir. Bu bakımdan AB'ye girmek için, zaman henüz erken gözüküyor. Benim tahminim en az 8-10 yıl gibi bir süreye ihtiyaç vardır. Ne olursa olsun, katedilen mesafe gayet iyidir. Bu konuda yapılması gereken ne varsa toplum olarak üzerimize düşeni yapmamız gerekir. Sadece hükümetten her şeyi beklemek yanlıştır. Toplum olarak da uyum konusunda gerekli adımları atmalıyız. Bundan önceki hükümetin bugüne kadar gösterdiği katkılar da unutulmamalıdır. Fakat Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarının bu konudaki üstün performansı takdire değer. Asıl süreç olan bundan sonraki aşamalarda da gereken özen konusunda aynı performans gösterilmelidir. Türkiye'nin önü açıktır. Yeter ki, kaynaklarımızı ve gücümüzü tam kapasite kullanarak, gelişmiş ülkeler arasında yerimizi alalım.