Sonradan olma zenginlerle doluydu ortalık. Çapkınlık turlarına musluk açan hanzolar, su gibi para harcıyordu. Ne vergi soruluyordu onlara, ne hesap. Yaptığı çapkınlıklara "Elimin kiri" diyorlardı da, aslında onlara tanınan ayrıcalık ülkemizin kiriydi. "Nereden geliyor bu değirmenin suyu?" diye sordum. Güldü. Kolundaki Rolex de güldü. Kocasından boşanan bir artist oturuyordu karşımda. Bir avcının derisinden su içiyordu. Cüzdanı da deriydi adamın. Kadının gözleri Dolar'dı, Euro'ydu... Uyuşturucu müptelası bir televizyon yıldızı kendinden geçiyordu, başı dumanlı. Einstein'le Frankestein'i kardeş sanan yüksek tahsilli bir manken hayatımıza sızmıştı da, televizyon haberlerini bile elimizden almıştı. O sırada kısa dalga hüzünler vardı yoksul evlerde. Küçük bir kız çocuğu, ablasının yüksek topuklu ayakkabılarını giymiş, dudaklarına ruj sürmüştü. Annesi kıza değil, televizyona bakıyordu. Ekranda kargalar şakıyordu yine. Sazlarla sözler kötürüm olmuştu, dinleyenler gülüyordu. Oysa gerçek sanatçılar otel odalarında ölüyordu, borç içinde. Komik adamlar, ucuz kadınlarla saklambaç oynuyordu. "Elma dersem çık" diyorlardı da, elmanın içinden kurt çıkıyordu. Yolumun üzerindeki taşı kaldırdım, yine uyduruk bir manken çıktı altından. Fotokopi makinesinden çıkmış gibiydi hepsi de. Ülkenin bütün nimetleri onlara sunulmuştu, altın tepside. Kızlarımız tehlike sınırında pusudaydı. Çocuklarımız uyuşturucu tüccarlarının göz hizasındaydı. Kirli adamlara, pespaye kadınlara milyon dolarlar ödeyenler, hesabı çocuklarımıza ödetiyordu. Bizler de o "tehlikeli mürebbiyeleri" seyrediyorduk. O yüzden, ahlaksızlığın pençesinden kurtulamayan genç kızlar, delikanlılar, akın akın geliyordu.. "Bizim neyimiz eksik" diye...
***
Şiir Haberin gelmedi Gittin gideli Beni şarkılara Gömdün mü yoksa Hani biz ölsek de Aşkımız vardı Dertlere karışıp Öldün mü yoksa
Verdiğin mutluluk Bu kadar mıydı Ettiğin yeminler Hep yalan mıydı O yaşanan günler Bir masal mıydı Beni anılara Gömdün mü yoksa Hakkı YALÇIN
***
Mutluluk Takvimi Tercihini doğru yap... Çöpü, sana söylenmeden boşalt... Her yaşın güzelliğini hisset... Günlük yaz...
***
Kendilerini sevmekle ülkeyi sevmek arasında gezintiye çıkanlar, 8 yıl sonra da olsa kendilerini ele veriyorlar.
***
Haksızlığın pençesi İş başvurusu yapıp reddedilen gençlerin, dini bütün politikacılara bir çağrısı var. "Sizin partinize üye olmak zorunda mıyız?" Türkiye'de işe alınma şartlarına isyan eden bir haykırış! Çünkü kaç zamandır şartlar değişti. Parti rozetlerine ayrıcalık sağlayan sistemin acımasız dişlileri, en çok çalışmayı hak eden gençleri yaralıyor. O işe girmeyi hak edecek özelliklerin, şahsi meseleler haline getirildiğini belirten gençler, "Allah'ın adını dillerinden düşürmeyenler, işçi alımlarında neden Allahsız davranıyorlar" diyerek, duygularını döküyorlar. "Adalet nerede?" diye sormuyorum. Adalet, haksızlığın pençesinde!
***
Bir insanın gerçek mutluluğu, evinin duvarları arasındadır.