Türk halkı sözünü esirgemeyen, dobra dobra konuşan insanı sever. Bu tipleri "Helal olsun, adam lafını esirgemiyor," diye över. "Delikanlı adam"ın tariflerinden biri de budur zaten. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın geniş bir kesim tarafından sevilmesinde böyle bir imajın da katkısı oldu. Halk, "Kasımpaşalı delikanlı"yı içlerinden biri olarak gördü. Erdoğan'ın sağa sola efelenmesi onların hoşuna gitti. Ancak kazın ayağı her zaman öyle olmuyor. Siyasette makbul bir meziyet gibi görünen delikanlılık, iş devlet adamlığına gelince zaafa dönüşüyor. Bu zaaf da zararlı sonuçlar veriyor. Son AB krizinde olduğu gibi. Başbakan Erdoğan'ın, "zina yasası" nedeniyle AB'ye kafa tutması bir delikanlılık gösterisiydi. Erdoğan, "Bu bizim iç işimiz. Size ne!" diye tavır koyarken, mutlaka halkın da sempatisini kazanmıştır. Ama bu arada Avrupa Birliği'nin antipatisini kazandı. Tam üyelik görüşmelerine büyük zarar verdi. Bu arada ekonomiyi de sarstı. Başbakan'ın bu tavrından sonra gerginleşen AB -Türkiye ilişkileri borsanın kan kaybetmesine neden oldu. Dolar tırmanışa geçti. Gerçi ekonomi dün biraz kendini toparladı ama, yine de kayıplar geri gelmedi. Kısacası, delikanlılık Türkiye'ye, hem içte hem de dışta zararlar verdi. Biliyorsunuz daha önce de Kur'an kursları ve imam hatip gerginliği nedeniyle, ekonomi cephesinde büyük sıkıntılar yaşanmıştı. O zamanlar da faiz ve dolar hızla yükselmiş, borsa düşmüştü. Başbakan Tayip Erdoğan'ın AB'ye kafa tutarken o deneyimlerin ışığında hareket etmesi beklenirdi. Ama herhalde genlerine işleyen delikanlılık dürtüsü buna izin vermedi. Bir söz vardır. "Siyaset adamlığı başka, devlet adamlığı başka" denir. Buradaki devlet adamlığından kasıt, ülkenin çıkarlarını siyasi çıkarların önünde tutmaktır. Ağzından çıkan her lafı sorumluluk duygusu ile sarf etmektir. Büyük devlet adamları böyle hareket ederler. Demirel son yıllarda, siyasetçi şapkasını çıkarıp, bir devlet adamı gibi hareket eder olmuştu. Ecevit de öyleydi "Delikanlı Başbakanımız" da giderek öyle olacaktır.
***
Medya "zır cahil" mankenlerin ekmeğine niçin yağ sürüyor! Gazetelerde ve televizyonlarda manken kızlarla yapılan röportajları gördükçe hayret ediyorum. Bu kişilerin ilkokul mezunu oldukları konusundaki kuşkularım artıyor. Çünkü hangi ilkokul çocuğuna sorsanız, Atatürk'ün doğum ve ölüm tarihini bilir. 19 Mayıs'ı, 23 Nisan'ı bilir. Lise bitirdiğini, üniversiteye devam ettiğini söyleyen mankenler daha bunları bile bilmiyor. Savaş Ay geçen gün yine güzel bir röportaj yapmış. Esra Eron adlı mankenle adeta kafa bulmuş. Nasıl bulmasın ki? Manken kızımız, Atatürk'ün daha 19 Mayıs'ta Samsun'a niçin çıktığını bilmiyor. Trenle gittiğini sanıyor. Son padişah Vahdettin'i sadrazam sanıyor. "Ne olacak kız okumamış, cahil kalmış işte" diyebilirsiniz. Siz öyle sanın. Manken kızımız Bilgi Üniversitesi Medya bölümünde okuyormuş. Yani anlı-şanlı koskoca üniversite öğrencisi. Benim aklımın almadığı, bir insanın okula gittiği halde nasıl bu kadar cahil kalabildiği Medya, bu zır cahilleri, iki de bir haber yapıp, ekrana çıkarmasa, nesilleri bu kadar fazla üremez.
***
Akşam yazarları şimdi yandı! Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nurcan Akad istifa etti. Yerine gazetenin yazarlarından Serdar Turgut geldi. Sanıyorum bu operasyonla birlikte Akşam yazarları arasında da bir panik baş göstermiştir. Çünkü, Serdar Turgut daha önce bir gazeteye verdiği demeçte, Akşam'daki yazarları hiç beğenmediğini söylemişti. "Ben olsam çoğunu kovardım" gibi ifadeler kullanmıştı. İşte bu lafları eden bir kişi, şimdi Akşam Gazetesi'nin başına geçti. Bu durumda gazetenin yazarları tedirgin olmasın da ne yapsın. Dünden itibaren "önce kim gidecek" totosu oynanmaya başlamıştır bile. Eminim Serdar Turgut, bir gün genel yayın yönetmeni olacağını bilseydi o sözleri etmezdi.
***
DİPNOT En az vergiyi ayda 78 milyon lirayla diş klinikleri veriyor.