Türkiye ekonomisi ile ilgili yazdığım her yazıda, ekonominin bazı sıkıntıları olmasına rağmen iyi yolda olduğunun altını çizmekteyim. Ancak, son zamanlarda ekonominin sağlıklı işleyişini engelleyen bazı olayların, ne yazık ki bizzat hükümet tarafından yapıldığını görüyoruz. İşte bunu anlamak mümkün değil. Bugün, ekonominin iyi giden yönlerini değil, aksayan yönlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
BABACAN'IN TAVRI 2004 yılının başından beri, yıl sonu itibarıyla IMF ile yürütülen 'Ekonomik İstikrar Programı'nın biteceği belliydi. Dolayısıyla 2005'ten itibaren geçerli olacak IMF ile yeni stand-by anlaşması için görüşmelerin yapılması gerekirdi. Nitekim o dönemlerde IMF, hükümetten bu konuda karar vermesini bekliyordu. Ve o zaman IMF ile görüşmelere başlanmış olsaydı, hükümetin kozu daha fazlaydı, arzu ettiği biçimde mutabakat sağlanabilirdi. Fakat hükümet, bu yolu tercih etmedi. Tersine, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, babacan tavırlarıyla "Bizim IMF ile yeni bir anlaşmaya ihtiyacımız yok, ekonomimiz kendi ayakları üzerinde durabilecek güçtedir" açıklamalarında bulundu. Babacan'ın buna benzer açıklamaları birbirini izledi. IMF ile 2004 sonrasına yönelik belirsizlik, mali piyasaları olumsuz etkiledi. Bu olumsuzluk sonucu faizler yükseldi. Yükselen faizlerin Türkiye'nin yüklü miktarda bulunan iç ve dış borç stoğuna maliyetini düşünmek dahi istemiyorum. Babacan'ın "IMF'ye ihtiyacımız yok" açıklamalarından sonra, bizzat Babacan'dan yeni inciler dökülmeye başladı. Bu kez Babacan, "IMF ile üç farklı yöntemden birini seçebiliriz" dedi. Bunu duyduğumda, sonucu belli olan yeni bir stand-by anlaşmasının ufukta göründüğünü anlamıştım. Ancak, hala Sayın Babacan, IMF konusundaki belirsizliği, piyasalara pompalamaya devam ediyor ve faizlerin düşmesini engelliyordu. Daha sonra hükümetten gelen "IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapacağız" açıklaması, piyasaların rahatlamasına yetmedi. Çünkü artık kozlar bizde değil IMF'deydi. Sayın Babacan'ın "IMF'ye ihtiyacımız yok" açıklaması hala kulağımızda iken, dün yeni stand-by anlaşması için Babacan ve IMF Türkiye Masası Şefi Moghadam bir araya geldiler. Peki bu anlaşmayı, kozlar elimizde iken bir araya gelip bitirseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Son olarak TCK (Türk Ceza Kanunu) için suni olarak gündeme gelen ZİNA tartışmalarıyla, AB ile gerilen ilişkilerin ekonomiye faturasını tahmin edebiliyor musunuz? Tasarının TBMM gündeminden çekilmesi ile piyasaların ekonomiye verdiği zarar kimin cebinden çıkacak? Elbette 70 milyon vatandaşın cebinden çıkacak. Buna ne gerek vardı?
FATURA EKONOMİYE IMF ile stand-by görüşmelerinde olduğu gibi, zina konusunda da geri adım atılacak, fakat faiz, borsa ve döviz kurundaki değişiklikler sonucunda ekonominin sırtına yüklenecek fatura kabaracaktır. Bakan Babacan diyor ki, "Bu yıl ekonomik büyümede altın yılı yaşayacağız." Sayın Bakan, aşırı büyüme de, aşırı küçülmeler kadar tehlikelidir. Sağlıklı büyüme, istikrarlı büyümedir. Bunu "İktisada Giriş" kitaplarında böyle tarif ederler. Dünyanın hiçbir yerinde ülkemizde olduğu gibi, hiçbir sebep yokken, ekonomiye böyle işkence yapılmaz...