Malatya maçından sonra uzun bir süredir yaşamadığımız bir duyguyu yeniden yaşadım. Nihayet uzun zamandır üzerinde durduğum; iyi futbol ve 3 puan kazanma zevkini yaşadık. Maç boyunca gol ve goller arayan, "bize 90 dakika yetmiyor" diyen, mağlup durumda morali bozulmayan, yardımlaşan bir takım vardı. Malatya'nın 0-0 devam eden tempoda kaçırdıklarını unutmamak ve "Onlar gol olsa görürdüm F.Bahçe'yi" diye düşünenlere de saygı duymak lazım. Fakat inanıyorum ki, 0-3 de olsa maç 4-3 olurdu. Bu da gerçekten muhteşem bir duygu. Sahada tablo bu durumdayken, biz camianın da dersine çalışması ve takıma paralel bir bakış açısı taşıması lazım. Çünkü bizim camianın en sevmediğim huyu "erken havaya girmek" şeklinde özetleyebileceğim tatsız olgu. Servet, Deniz, Alex, Serkan takıma adaptasyon süreçlerini hızla tamamlıyor. Daum, yönetim ve medya arasındaki buzlar eriyor. Taraftar vefakar, cefakar davranışlarının en önemlisi sabrının mükafatını alıyor. İşte bütün bunları alt alta topladığımızda, ligde ve Şampiyonlar Ligi'ndeki galibiyetlerin tesadüf olmadığı izleniminde haklı olduğumu düşünüyorum. Derbi No:1 Beşiktaş dükkanı açtı, hayırlı, uğurlu olsun. Bakıyorum Şükrü Saraçoğlu Stadı formatı ile alakalı laf edenler, tribün ile saha mesafesinden tutun, kombine sistemine kadar kopya çekmişler. Demek ki, yapamayınca kötülemek yerine, örnek almak ve başarmaya çalışmak daha erdemli bir hareketmiş. "İstanbul'a tel örgüsüz stat olur mu?" diyenleri dikkate almadan, bu zor kararı verenlere teşekkür ediyorum. Bir yerden başlamak lazımdı.