Zafer Haftası'na girdiğimiz geçen hafta Çarşamba günü belirttiğimiz gibi Türk Milleti'nin yine destanlar yazacağından kimsenin şüphesi olmasın. Ülke ve millet olarak bir süredir yaşadıklarımızdan tabii ki üzüleceğiz. Ama gemileri batırıp pes etmenin ve "Yandık, bittik" deyip dövünmenin de anlamı yok. Damarlarında Türk kanı taşıdığını kabul eden, tarihe mühür vuran asil milletimizin şerefli bir ferdi olduğuna inanan ve mensubiyet şuuru içinde kendini Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni vatandaşı olmanın ötesinde bizzat kökü veya dallarından biri olarak gören herkes bu ülkenin tapusunun sahibidir. Bu ülke için hepimizin ataları birlikte mücadele verdi. Hepsi, tarihin en haşmetli ve en asil milletinin evlatları olarak nice kahramanlıklara birlikte imza attı. Dünyanın yakından tanıdığı büyük devlet adamlarımızdan Sultan Süleyman' la birlikte Zigetvar Ovası'na kadar giderek sancağımızı diken cennetmekan büyüklerimizin kabirlerinin başında bulunan kitabelerden de anlaşılıyor ki, Anadolu'nun bütün evlatları tek beden olmuştu. Delhi 'deki Yemen'dekine, Mısır'dakinden Trablusgarp'takine, Kırım'dan Üsküp'tekine kadar tüm kabristanlarda bin yıldır Anadolu çocuklarının destanları sayıklanıyor.
'Bir Türk dünyaya bedeldir' Türkçülüğün Esasları adlı kitabı yazacak kadar bu milletin aşığı olan Ziya Gökalp' in memleketi olan Diyarbakırlılarla Trakyalılar, Karadenizlilerle Çukurovalılar, Egelilerle Kafkasyalılar, bu coğrafyada var olduğumuzdan bu yana et-tırnak gibi bütünleşerek aynı heyecanı taşıdılar. Adına Nizam-ı Alem dedikleri ülküleri için insanlığın huzur bulması adına kanlarını döktüler, canlarını verdiler. Hiçbirinin aklında "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığı yer etmedi.. Zalimlerin boyunduruğunda acı çekenlerin dostu gördüler kendilerini... Onun için de zalimlerin korkulu rüyası mazlumların da kurtarıcısı oldular. Yemen türküsündeki gibi adına redif denilen çelimsiz ve yeni yetmeleri (!) bile büyük sevdalara sahipti bu asil milletin... Köylerinde koparak binlerce kilometre ötelerde insanlık adına destanlar yazdılar. Kışlaların önündeki redif seslerindeki ağıtlar, yakarışlar ve sevdalar hep bu duygularla döküldü. Nesilden nesile akıp türkü oldu. "Bu şarkılar, türküler, Türk'ü söyler türküler..." diye bugünlere taşındı. Büyük Atatürk'ün önderliğinde Sevr'i parçalayıp Anadolu'muzu ebedi vatan olarak dosta düşmana bir kez daha gösteren ve milli mücadeleyi kazanan milletin torunları, dünya durdukça destanlarını yine yazıyorlar. Ay-yıldızla birlikte yıldızımız yine yükselecek ve parlayacak. Atamız boşuna "Bir Türk dünyaya bedeldir" dememiş. Yeter ki, soyumuzu-sopumuzu bilelim ve kimliğimizi unutmayalım.