Uzun süredir görmediğim bir işadamına rastladım. Büyük bir değişime uğramıştı. Evrim geçirmiş gibiydi. Ben bu adamın seceresini bilirim. Moda deyimle, metroseksüel bir görüntüsü vardı. Saçları hayli uzundu. Neredeyse günde iki kez sinekkaydı traş olurdu. Viski-puro elinden düşmezdi. Beni şaşırtan evrim geçirmiş son manzarası şöyleydi. Saçlar kısa kesilmiş. Kirli sakal ve ince bir bıyık bırakılmış. Kravat atılmış. Yaka-bağır açık. "Hayrola" dedim. "Hidayete mi erdin?" "Hayır" dedi. "Zamana ayak uydurdum." Sohbet biraz ısınınca, itiraf etmeye başladı. - Geçen gün, "Tayyip Erdoğan bıyıklarını kessin" diye bir yazı yazmışsın. Sadece onun değil, diğer AKP'lilerin de bıyıklarını kesmesini öneriyorsun. Ve de boşa mürekkep tüketiyorsun. - Neden o? - Çünkü bu camiada bıyık kimlik kartı gibidir. Kılık kıyafetinle karşılanırsın. Hani eskiden çok modaydı ya, kartın arkasına "Hamili kart yakinimdir" diye yazmak. Şimdi o kartın yerini bıyık, sakal aldı. - Biraz abartıyorsun. - Galiba sen hiç Ankara'ya gitmedin. Herhalde bürokrasiye hiç işin düşmedi. Allah bilir AKP'nin il ya da ilçe teşkilatına da uğramadın? - Evet öyle. - Aksi olsaydı zaten bilirdin, bir kelebek bıyığın bile ne kadar önemli olduğunu. - Sen bunun için mi evrim geçirdin? - Artık bazı kapıları daha kolay açıyorum. Sayın okurum. Önemli olan insanın kılık kıyafeti değil beyninin içidir. İsteyen bıyık da bırakır, sakal da. Kimse karışamaz. Ancak ben bu işin, bir tarikat anlayışı içinde yapılmasına karşıyım. Gerçekten de çevremden de görüyorum, kravatı atanlar, sakal-bıyık bırakanlar arttı. Bazıları AKP'liler gibi, "Hamdolsun,", "Çok şükür", "İnşallah" "Maşallah"lı kelimeleri çok kullanır oldular. Yani rol yapıyorlar. Benim karşı olduğum budur. Bıyık olayına bakışım bundan ibarettir. Biline.