Türk Milleti'nin dünya sahnesinde varolmasının ve egemenliğini sürdürmesinin en önemli mühürleri, bugün son haftasına girdiğimiz bu ağustos ayında vuruldu. Nice destanların önemli kısmı milletimiz tarafından Ağustos'taki zaferlerle yazıldı. Onun için Ağustos'un bu son haftasına "Zafer Haftası" denildi. Türklüğe Anadolu kapılarını açan Malazgirt'ten Otlukbeli ve Çaldıran'a, Merci Dabık'tan Mohaç'a varıncaya kadar sayısız zaferlerin kazanıldığı Ağustos ayı, Türklüğün yıldızının yükseldiği ay olarak tarihlere geçti. Üç kıtaya hakim olan Osmanlı'nın sınırları bu ay içindeki zaferlerle şekillendi. Cezayir, Belgrad, Tunus, Macaristan, Habeşistan, Libya, Korsika, Kıbrıs, Fas, Gürcistan, Ermenistan, Girit ve UkraynaHepsi bu ayda kazanılan mücadelelerin ardından sınırlarımıza dahil oldu. Ağustosu böylesine "Zaferler Ayı"na dönüştüren en anlamlı destan ise tarihe Milli Mücadele diye geçen Kurtuluş Savaşımız oldu. 5 gün sonraki 30 Ağustos'ta kazandığımız bu zaferle milletimizi de esarete sürükleyen Sevr'i parçaladık. Tarihlerin yazdığı en büyük asker ve siyaset adamlarının başında gelen Atatürk'ün önderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduk. Ay-yıldızlı bayrağımızın gölgesinde bütünleşerek "Bir millet" olmanın hazzını tattık. Anadolu toprağına geldiğimizden bu yana emperyalizmin her türlü baskı, zulüm ve oyunlarını da gördük. Bu topraklarımızda nice acılar yaşadık, nice canlar verdik. Kimi zaman kardeş kavgalarını da yaşadık. Bizi birbirimize kırdırmak isteyen düşmanların oyunlarına geldik. 'Ya istiklal, ya ölüm' Bütün bunlara rağmen her defasında içimizden Atatürk gibi kahramanlar çıktı ve Türk Milleti, Yüce Allah'ın da yardımıyla varlığını sürdürdü. Haçlı Seferleri'ne karşı duruşlar, Selçuklu'nun kuruluşundaki sıkıntılar, Osmanlı imparatorluğu ve nihayetinde peş peşe elden çıkmaya başlayan topraklarımız ile Sevr dayatması. Yaklaşık bin yıldır, Anadolu toprağında onca acıyı beklenmedik zamanlardaki zaferleriyle bertaraf edip varlığını sürdüren Türk Milleti "Ya İstiklal, ya ölüm" parolasıyla bugünlere ulaştı. Her biri destanlar yazan ecdadımızdan ve onlara önderlik yapan hakan, kağan, bey, sultan, başbuğ ve paşa sıfatlı büyüklerimizden Allah razı olsun. Türk Milleti'nin başını dik tutturan, aç ve sefil bıraktırmayan, istiklalini kaybettirmeyen, vatan gerçeğini nesilden nesile aktaran hepsinin mekanı cennet olsun. Düşmanlarla işbirliği yapan, halkını düşünmeyerek kendi keyfine dalan, egemenlik haklarımızı peşkeş çekenler de, yine Allah'tan bulsun! 1071'de Malazgirt'te Romen Diyojen'in başında olduğu Bizans'a karşı Sultan Alparslan'ın beyazlar giyerek kefenine bürünüp Türk Milleti için savaştığı, 1920'de de işgal edilmiş Anadolu'nun tablosunu İstanbul'da görünce "Geldikleri gibi giderler" diyen Atatürk'ün başlatıp kazandığı o mücadele azmi, bizim en büyük mirastır. Bu mirasa sahip çıktıkça bileğimizi kimse bükemeyecek, başımız da asla düşmeyecektir. Küreselci ve işbirlikçiler ne yaparsa yapsın, Türk'ün yeryüzündeki varlığı sürecektir.