Kazanmak, oyun oynamak için yalnızca bir bahanedir, bu nedenle zaman zaman çok zor olsa da, her gün yaşadıklarımızı takdir etmeyi öğrenmeliyiz. Unutmayın, mutluluk varmak istediğiniz yer değil, oraya varmak için yaptığınız yolculuktur. Bunu dile getirdikten sonra, sizlere motivasyon konusunda bir şeyler söylemek istiyorum. Benden hedef belirleme konusunda, bir grup baba ve oğulla konuşmam istenmişti. Basketbol potası olmayan bir spor salonundaydık. Yer, hedeflerin ne denli önemli olduğunu gösterebilmem için çok uygun bir yerdi. Salondaki delikanlılardan birinin elinde bir basketbol topu vardı. Çocuğu yanıma çağırdım. Kendisinden, birkaç kez hayali bir potaya top atmasını istedim. Çocuk yüzünde şaşkın bir ifadeyle başını sallayıp, söylediğimi yerine getirdi. "Başardın mı?" diye sordum. "Hayır" dedi. "Pota yokki! Nasıl basket yapacağım?" Verdiği yanıtla, iletmek istediğim mesajı vermiştim. Bir pota yoksa, kimse basketbol oynamak istemezdi. Kimse sayı yapamazdı. Herkes kazandığını ya da kaybettiğini bilmek isterdi. Yaşam da böyledir. Yaşamda da sayı yapmak ve kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız, hedeflerinizin olması gerekir. Belirlediğimiz hedefler, nerede olduğumuzu ve daha neler yapacağımızı söyler bize. Bitiş çizgisini görmek her zaman için rahatlatıcıdır, böylelikle ne kadar yol katettiğimizi anlarız. Unutmayın, eğer yaşamdan beklentileriniz yoksa, hiçbir zaman bir şeyler başaramazsınız. Oyun ister basketbol, ister yaşam olsun, oyunu oymanın tek bir yolu vardır. Bir hedef ve sayı yapmak!.. Kaynak: Tavuk Suyuna Çorba
İleri görüşlü olmak...
"İİleri görüşün olmadığı yerde, insanlar yok olmaya mahkumdur" sözü, herkesçe bilinen bir sözdür. Ulusal Futbol Ligi'nde çok açık olan bir şey de budur. Bazı takımlar her yıl kazanırken, bazıları her yıl kaybediyorlar. Neden mi? Bu sorunun ve "Neden buradasınız?" sorusunun yanıtını, birinci ve sonuncu gelen takımların oyuncularıyla yapılan bir görüşmede oyuncular kendileri verdiler. Sonuncu gelen oyuncuların gözleri yere indi, sanki kolesterol sayımları aldığı skorladan yüksekmiş gibi birtakım bahaneler mırıldandılar. Sonra da her biri "Neden buradasınız?" sorusunu, "Futbolda bu durumlar doğaldır" diye yanıtladı. Şimdi yenilgiye uğramış olan bu oyuncuları şampiyonlarla karşılaştıralım. Onlara soru sorulduğu zaman dimdik oturuyor, kendilerine güvenli ve büyük bir istekle konuşuyorlardı. Amaçlarının ne olduğunu biliyor, olumlu sonuçlar elde edeceklerini umuyorlardı. "Neden buradasınız?" sorusunu ise, "Süper Kupa'yı kazanmak için!" diye yanıtlıyorlardı. Aradaki farkı görebiliyor musunuz? İlk örnekteki futbolcuların ileriye yönelik herhangi bir görüşleri yoktu. Yalnızca faturalarını ödeyebilmek için sezonun bitmesini bekliyorlardı kendi köşelerinde. Diğer örnekte ise belirlenmiş hedefler vardı. Yalnızca kendilerine hedefler belirlemekle kalmıyorlardı, amaçları da vardı. İstiyor ve en iyi performansı göstererek, uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için çalışmaya istekli görünüyorlardı. Kişisel ve mesleki açıdan sizin ileriye yönelik düşünceleriniz nelerdir? 5, 10 ya da 20 yıl sonra nerede olmayı planlıyorsunuz? Yalnızca belli bir maaş için mi, yoksa şirketiniz için mi çalışıyorsunuz? Haftanın her gününü değerlendirmek yerine yalnızca cuma gününün gelmesini mi bekliyorsunuz? Sizce işyerinizde geçirdiğiniz saat başına mı ücret alıyorsunuz, yoksa o bir saatte döktüğünüz emeğin karşılığı olarak mı? Gençler iyi notlar almak ve müfredat dışı etkinliklere katılmak yerine, kendilerine yeni giysiler ya da bir araba almak için minimum paralara çalışıyorlar. Acı gerçek, bu gençlerin yaşamlarının geri kalan kısmında da aynı şeyi yapacaklarıdır. Eğitim gençlere değişik seçenekler tanır. Böylelikle, eldekiyle yetinmek yerine, düşlerindeki işe sahip olabilirler. Hepimiz ileri görüşlü olmalıyız. Kaynak: Tavuk Suyuna Çorba BİTTİ