Aktör Tamer Karadağlı'nın hayatındaki gerçek kesitlerin pespayeliğinden "kirli ve ahlaksız" ilişkilere dikkat kesilip sorgulama alanımızı bu yönde oluşturacağımıza, yine basit ve küçük kaçamaklarla başka şeylerle meşgulüz. Yıldızlaştıktan ve maddi güce sahip olduktan sonra "görsel şımarıklığın" uçlarında hayat standardı oluşturan Beyefendi'nin kişisel yaşamına sözümüz olamaz ama, bireysellikten toplumsallığa dönüşteki savunma ve görüşlerine itirazımız var. Hercailik ve lümpenliğin en uçlarında kanat çırparken ayaklarını yerlerden kesen Televole beslemesi aktörümüzün hali pür melali, herkes ve hepimiz için ibretler manzumesi... Beyefendi, çağdaş Kazanova gibi çekirgeleri kıskandıracak kadar atlayıp zıplarken, hinoğlu hinlerin tuzaklarına düşüyor ve aklınca buradan da kahramanlık hikayeleri çıkartmaya çalışıyor. Şantajcılara boyun eğmemiş, herkese örnek olup derslerini vermek istemiş ve başına gelecekleri bile bile kararlı davranarak bir çeteyi ortaya çıkartmış!.. Böylece karanlık hayatından ışık vermeyi de başarmış!.. Yaptıkları yanına kar kalıyor Toplum olarak magazincilerin önderliğinde, Beyefendi'nin yediği naneler ve kırdığı fındıklardan çok, kırılan fotoğrafını maske ile kapatmaya çalışanların kurguladığı "kahramanlığa" odaklandırılmaya çalışılıyoruz. Ne kadar acı ve anlamlı! Gazete ve dergilerde onlarca insan, evlilik müessesini kökünden dinamitleyip ve aile yapımızın temellerini "kötüden de beter" şekilde örneklemelerle söküp atan bir aktörün dizideki rolünün devam edip etmeyeceğini tartışabiliyor. Dizideki eski rol arkadaşı bayanla karşılaştırıp aradaki uçurumların seviyesini tesbite çalışıyor. Böylece ahlaksızlığın en pespaye ve rezil sahneleri örtülerek "özel hayat" duvarları içinde gerçekler kapatılıp sadece magazin malzemesi çoğaltılıyor. Bir toplumun mukadderatı da işte böyle karartılıyor. Zarf ile mazruf birbirine karıştırılıyor. Yani, içindeki önemli olmasına rağmen, sadece zarfla meşgul olunuyor. Günlük hayatta benzer aktörlüğe soyunmuş nice ahlaksızlar, eşlerini ihmal eden ve yuvalarını tarumar ettiren her meslekten ve sosyal dilimden soytarılar, bütün bunlardan cesaret alıyor. Biliyorlar ki, ipin ucu bir şekilde ortaya çıkarsa, onlar da "şantaj çetesi" tezine sarılacak ve paçayı kurtarıp "itibarsız" damgasını yemeyecekler. Magazin dünyası, her türlü rezilliğin ve pisliğin üstüne bu kadar kolay şal örtüp gerçeklerden sanallıklar çıkartabiliyorsa, herkesin yaptığı yanına kar kalıyor demektir. Bu mücadeleyi toplum olarak yapamadığımız takdirde, şantaj çeteleri değil, bireysel bakış ve ahlaksızlıklarımız bizi yıkacak. Uçkur peşinde koşanlar bu kadar kolay affedilmemeli...