Türkiye'de çok kötü, çok tehlikeli gelişmeler oluyor. Türk Milleti'nin ve Türk Devleti'nin altı oyuluyor. Gelecek kuşaklarımızın, çocuklarımızın hayatları şimdiden karartılıyor. Hatta Türkiye'de ileride iç savaş çıkarabilecek oluşumlar gerçekleştiriliyor. En önemlisi de bütün bu tehlikeli gelişmeler, Türkiye'de devlete hakim olan unsurların ve Avrupalı güçlerin işbirliği ile meydana geliyor. Korkunç amaç Erdoğan Hükümeti iktidara geldiği sıralardaydı, bir televizyon röportajında Sayın R.T. Erdoğan aynen şöyle söylüyordu: "Türkiye'de 7-8 yüzbin Avrupalı olsa, gelseler buraya yerleşseler, yatırım yapsalar ne olur yani? Zenginlik olur, Türkiye hızla kalkınır" diyordu. İşte, şimdi Erdoğan Hükümeti çıkardığı bir kanunla topraklarımızı Avrupalılar'a, hem de karşılıklık ilkesi olmaksızın 60 bin futbol sahası büyüklüğünde topraklarımız yabancılara satıldı. 50 bin kadar Avrupalı Türkiye'ye yerleşti. Alman mahalleleri, Fransız semtleri ve İngiliz beldereli oluşmaya başladı. Ve satışlar hızla devam ediyor. Bu gidişler 1-2 yıl içinde sahillerimiz, tatil bölgelerimiz ve yurdumuzun nice güzel yerleri Avrupalılar'ın tapulu malı haline gelecektir. Hükümetin gerçekleştirmek istediği amaç tek kelime ile korkunçtur. Tek ulusdan çok ulusa Türkiye ulus devlettir. Bu ulus Türk ulusudur. Anayasamızın 66. Maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Türkiye'de azınlıklar Lozan'a göre gayrı müslümlerdir ve bunların sayısı son derece azalmıştır, kendiliklerinden Türkiye'yi terk edip gitmişlerdir. İşte, şimdi Türkiye'ye yeni gayrimüslim azınlıklar yerleşiyor. Hem de vatandaşımız olmadan, hem de topraklarımızın tapularını ellerine geçirmiş olarak ve de arkalarında tam teşkilatlı Avrupa Birliği Devletleri bulunarak... Böylece Türkiye tek uluslu bir devlet olmaktan çıkıp çok uluslu bir devlet olmaya doğru hızla ilerlemektedir. Bundan daha korkunç bir felaket olabilir mi Türk Milleti için. Bu tehlikeli gidiş ileride iç savaşa sebep olabilecek ve çocuklarımızın hayatlarını karartacak saatli bombaları da birlikte oluşturuyor. Çünkü çok dinli, çok dilli ve de çok uluslu toplumlarda huzur, barış ve milli bütünlüğü sağlamak mümkün olmamaktadır. Kendilerine 'Türk' demiyorlar Biz görmezden gelsek de, nezaketen dillendirmesek de, Türkiye'de kendilerini Türk saymayan Müslüman azınlıklar vardır. Bunlar kendilerine "Türk" demiyorlar, "Türkiyeli" diyorlar. Bunlara "anti-Türk" demek yanlış olmaz. Türkiyeli anti-Türkler'in, Türk sözünü söylemeye bile tahammülleri yoktur. Bunlar "millet, milletimiz, aziz milletimiz, insanımız, Türkiye halkı" gibi kaçamak ifadeler kullanırlar. Kolay kolay, milli kimlik adımız olan Türk sözünü söylemezler. Ancak darda kalınırsa, mecbur olunursa istemeyerek, kerhen Türk sözünü söylerler. Hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan da, "Türküm demeyelim Türkiyeliyim diyelim" şeklinde beyanatlar veriyor ve kendisi de fırsat buldukça Türkiyeli ifadesini tercih ediyor. İşte Türkiyeliler Türkler'e karşı nüfus yapılarını güçlendirmek için topraklarımızı satıyorlar. Türkiye'de Avrupalı milletlere bağlı yeni azınlıklar çıkarmaya çalışıyorlar. Böylece aynı zamanda rejime karşı, ordumuza karşı mücadelede arkalarında Avrupalı azınlıklar da yer alacak, onlar da destek vereceklerdir. Hemen ifade edelim ki, bu girişim yakın gelecekte Türkiye'nin sosyal huzur ve düzenini bozacak nitelikte tehlikeler içermektedir. Osmanlı'ya özeniyorlar Esasen AKP çizgisindeki kimseler genelde Osmanlıya hayranlık, Cumhuriyet'e ise soğukluk duyarlar. Hatırlanacağı gibi, bu kesimin yazarları televizyonlarda, çok uluslu, çok dinli ve çok dilli Osmanlı sosyal yapısına hayranlık ve özlem sergiliyorlardı. Üzülerek ifade edelim ki bu gün o özlemleri hayata geçirmek üzere gücü ellerine geçirmişler ve de icraata başlamış durumdadırlar. Ama onlar yanılıyorlar. Türk Ulus Devleti'ni yıkamayacaklardır, Türkiye'yi çok uluslu, çok dinli ve çok dilli bir yeni Osmanlı haline getiremeyeceklerdir. Kendileri yıkılacaklardır, bu gün topraklarımızı kirli dolarları ile ele geçirenler de defolup gideceklerdir.