Bir yüzücünün zaferi Michael Swenson, yüzmeyi seviyordu. Her akşam okuldan sonra havuza gidiyor ve sırf eğlence için, havuzun bir ucundan öbürüne defalarca yüzüyordu. Zaman içinde Michael, biraz ilgiye ve tanınmaya gereksinim duyduğu bir yaşa geldi. Peki insanların bizi tanımalarını nasıl sağlarız? Genellikle becerikli olduğumuz bir şeyi yaparak... Michael da bir yüzme yarışmasına katılmaya karar verdi. Bu kararı verdiğinin ertesi günü, gazetede yerel bir yarışma ilanı çıktı. Michael yarışmak üzere kaydoldu ve yüzme antremanlarını da sürdürdü. Yarışma, gölde yapılacaktı ve yüzülecek mesafe 10 mildi. Hazırlanmak için yalnızca 4 haftası kalan Michael, antrenmanlarını hızlandırdı. Sonunda yarışma günü geldi çattı. Yarışmaya yüzlerce kişi katılıyordu. Üstüne üstlük, binlerce insan da tuttukları yüzücüye tezahürat yapmak için toplanmıştı. Yönergeler verildi, yüzücüler sıralandı ve yarışmanın başladığını gösteren tabanca sesi duyuldu. Michael'ın yaptığı hazırlık ve antremanlar meyvesini verdi. 5 mil işaretinde büyük farkla diğer yüzücülerin önündeydi. Fakat bir süre sonra yorulmaya başladı. Yorgunluk herkesi korkak yapar. Michael'ın kafasının içi, olumsuz düşüncelerle doldu. "Neyi kanıtlamaya çalışıyorum ki? Bunu asla başaramayacağım" diye düşündü. "Şimdi yarışmayı bırakacağğım, ama bir sonraki yarışmayı kazanmak için bundan dersler çıkartacağım." Michael yavaşlarken, ikinci sıradaki yüzücü de atağa kalktı. 8 mil işaretine geldiklerinde, Michael'la aralarında 100 yardadan az mesafe kalmıştı. Ama, Michael mücadeleyi bırakmadı. Gücünü yeniden topladı ve olumsuz düşünceleri bir kenara atıp, eski performansına dönmeyi başardı. Bu zaferi elde etmeye karar verdi. 9 mil işaretinde, ikinci sıradaki yüzücüyle arasındaki mesafe, yalnızca 30 yardaya inmişti. Michael kendini biraz daha zorladı. Yarışmanın son 5 yardasında, ikinci sıradaki yarışmacı Michael'ı geçerek yarışı kazandı. Her 2 yüzücü de soluk soluğa kumların üzerine çöktü. Sonra ilginç bir şey oldu. Tüm izleyiciler, mükemmel performansından ötürü birinciyi kutladıktan sonra, hemen Michael'a dönüyorlardı. Michael, "Neden acaba?" diye düşündü. Ne de olsa yarışı kaybetmişti. Oradan geçmekte olan yarışmayı izlememiş ve yüzücüleri görmemiş bir kadın da şaşkındı. Bir adamın omuzuna dokunup sordu: "Neden bu çocuğa bu kadar ilgi gösteriyorlar? Yarışı o kazanmadı ki!" Adam kadına dönüp yanıt verdi: "Çünkü iki kolu olsaydı, yarışmayı kesinlikle Michael kazanırdı..." Kaynak: Tavuk Suyuna Çorba
Küçük kızın mektubu Bu öykünün kahramanı, Pennsylvania'daki bir yetimhanede kalan 8 yaşında bir kız çocuğudur. Bu kız çok utangaçtı ve öyle rahatsız edici halleri vardı ki, diğer çocuklar onun yanına bile yaklaşmıyor, öğretmenler de onu sorunlu bir çocuk olarak görüyorlardı. Daha önce 2 yetimhanede kalmış, her ikisi de ondan kurtulmayı başarmıştı. Şimdiki yetimhane müdürü de, onu başından savmak için bir bahane arıyordu. Bir öğleden sonra, beklenen fırsat geldi... Yetimhanedeki en sert kurallardan biri, kurumdaki çocukların mektuplarının postaya verilmeden önce, müdür ya da bir öğretmen tarafından onaylanmasını gerektiriyordu. Küçük kız, ana kapıdan gizlice çıkıp, yetimhane duvarının üzerinden sarkan bir ağacın dalları arasına bir mektup yerleştirirken görülmüştü. Müdür sevincini saklayamıyordu. Sonunda, küçük kızı yetimhaneden kovabilmek için bir bahane bulmuştu!.. Hızla tuğla duvarın yanına gitti. Elbette not, dalların arasından görünüyordu. Müdür zarfı aldı, yırtarak açtı. İçindeki notu çıkarttı ve hemen okudu. Şaşkınlık içinde, gözlerini kağıttan alamıyordu. Utanmış ve mahçup olmuştu... Müdürün gözlerini yaşartan mektubunda, sadece şu cümle yazıyordu: "Bu notu her kim bulduysa: Seni BİTTİ