Güneydoğu'daki gelişmeleri ve bölge insanımızın hassasiyetlerini paylaştığımız dünkü yazımız üzerine, bizi de şaşırtacak kadar yoğun mesaj aldık. Mağduriyetleri de dikkate alındığında istismara en açık olan bölge insanımızın birlik ve beraberliğimiz hususundaki samimiyet ve heyecanlarına, bir defa daha şahit olduk ve aldanmadığımız için Yüce Allah'a şükrettik. Yazımızda da belirttiğimiz üzere, son günlerde bölgede peşpeşe yapılan teröre lanet mitinglerinde, "Türk-Kürt kardeştir, bölen kalleştir" pankartları taşıyıp birlik-bütünlük sloganları atan insanımızdan gelen müsbet tepkilerde de gördük ki, özellikle eski DEP milletvekillerinin serbest bırakılmaları bile bölgede hoşnutsuzluk yaratmış. "Nasıl olur? Zana ve arkadaşları cezaevinden çıktıktan sonra Güneydoğu gezisine çıkıp binlerce kişi tarafından karşılanmadı mı?" diyebilirsiniz. Doğru... Yüksek mahkemenin kararı ile cezaevinden çıkan ve koşa koşa bölgeye giderek halkın duygularını farklı biçimde malzeme yapmaya kalkışan grup kalabalıklara hitap etti ama, madalyonun diğer yüzündeki gerçekler de ortaya çıktı. Bu milletin, bu ülkenin insanları olarak hepimizin nerelerden geçip bugünlere ulaştığını bilen bölge halkı, yüksek mahkemenin aldığı karardan dolayı üzülürken, aslında başlarına gelebilecek muhtemel tehlikelere dikkat kesilmiş. Halkımız hepsinin farkında Leyla Zana ve arkadaşlarının şahsında siyaset yapmaya hevesli kimilerinin yine ortalara çıkıp, bölgedeki huzur ve güven ortamını yok edebileceğini düşünüyorlar. Dahası; yaşananlardan ders almadıkları taktirde, bizzat eski DEP'lilerin önderliğinde, kapanan yaraların deşilip açılacağı endişesini taşıyorlar. Devletin bu gibi iyi niyetli yaklaşım ve politikalarının ısrarla gözardı edilerek bölücülükten gıdalananlar tarafından bölgedeki tansiyonun yükseltilmek istendiği gün gibi aşikar. Bir şekilde teröre bulaşmış, örgütlerle ilişkiye girmiş, lojistik destek vermekten yardım ve yataklığa kadar çeşitli alanlarda bölücülere yakasını kaptırmış halka, şimdilerde yapılan propagandalar şöyle: "Ne kadar kalabalık olursak, miting ve toplantılar ne derece aktif gerçekleşirze, bölgeye de o derece ilgi gösterilir. Zana ve arkadaşlarının serbest kalmasındaki gibi aktifliğimiz devam ederse, terörden ötürü yasal hak kayıplarına uğrayanlar da Avrupa Birliği'nin dayatmasıyla aynı haklara yeniden sahip olurlar" Görüldüğü üzere, bu yaklaşımla, halkı yeniden kandırmaya ve hak arayışı görüntüsü vererek örgütün psikolojik gücünü oluşturmaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği'nin tarih vermesi beklenen yılbaşına kadarki süreyi de, kendilerince değerlendirme peşindeler. Terörün üzerinden; ürküterek, yıldırarak, korkutarak ve sindirerek hedeflerine varmayı deniyorlar. Çok şükür ki, bunların hepsinin farkında olan Güneydoğulu insanlarımız bu defa tuzağa düşmeyecek görünüyor.