Geçen yılbaşı benim için çok zor geçiyordu. Ailem ve tüm dostlarım Florida'da yuvalarındaydılar, ben ise oldukça soğuk olan Kaliforniya'da yapayalnızdım. Çok fazla çalışıyordum ve çok hastaydım... Southwest Airlines bilet gişesinde, çift vardiya çalışıyordum. Yılbaşı arifesiydi, saat 9' geliyordu ve kendimi gerçekten berbat hissediyordum. Çalışanların sayısı çok azdı, hizmet bekleyen müşteriler ise daha az. Gişeye bir sonraki müşteriyi çağırma zamanı geldiğinde, hayatımda gördüğüm en tatlı görünüşlü yaşlı adam, elinde bastonuyla karşımda belirdi. Çok ağır adımlarla gişeye yaklaştı ve en alçak sesiyle bana New Orleans'a gitmek istediğini söyledi. O gece başka uçuş olmadığını ve sabahı beklemesi gerektiğini ona açıklamaya çalıştım. O kadar kaygılı ve aklı karışmış görünüyordu ki... Rezervasyonu olup olmadığını ya da ne zaman gidebileceğini anımsayıp anımsamadığını sorarak, daha fazla bilgi edinmeye çalıştım ama, her bir soru onun aklını daha çok karıştırıyor gibiydi. Sadece "Bana New Orleans'a gitmemi söyledi" deyip duruyordu. Uzun bir aradan sonra, baldızının, bu yaşlı adamı tam da yılbaşı gecesi sokağa attığını ve ailesinin yaşamış olduğu New Orleans'a gitmesini söylediğini öğrenebildim. Baldızı ona biraz para vermiş ve içeri girip bir bilet almasını söylemişti. Yaşlı adama ertesi gün gelip gelemeyeceğini sorduğumda, baldızının gitmiş olduğunu ve kalacak bir yeri olmadığını anlattı. Sonra yarına kadar havaalanında beklemek zorunda olduğunu söyledi. Doğal olarak biraz utandım. Burada yılbaşında çok yalnız olduğum için kendime üzülürken, Clarence MacDonald adlı bu melek, yalnızlığın gerçekte ne anlama geldiğini hatırlamam için bana gönderilmişti. Yüreğimin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar sızladığını hissettim... Ona bunu hemen halledeceğimizi söyledim. Müşteri Hizmetleri görevlimiz, ertesi sabahki ilk uçuşta ona bir yer ayırmamıza yardım etti. Ona yaşlılık indirimi yaptık, böylece seyahat için daha fazla parası kaldı. Bu arada, adam çok yorgun görünmeye başlamıştı. Ona iyi olup olmadığını sormak için gişeden çıktığımda, bacağının bandajlı olduğunu gördüm. Tüm bu zaman boyunca, elinde elbiselerle dolu naylon bir torbayla o bacağın üzerinde durmuştu. Bir tekerlekli sandalye istedim. Tekerlekli sandalye gelince, hepimiz ona yardım etmek için etrafını sardık ve bandajın üzerinde küçük bir kan lekesi olduğunu fark ettim. Bacağını nasıl yaraladığını sordum, bana henüz bir bypass ameliyatı geçirdiğini ve bacağından bir atardamar alındığını söyledi. Düşünebilir musunuz? Bu adam bir kalp ameliyatı geçirmişti ve kısa süre sonra rezervasyon bile yaptırmamış olduğu halde, tek başına New Orleans'a gitmek üzere bir bilet alması için sokağa bırakılmıştı! Gerçekten hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım ve ne yapabileceğimi bilmiyordum. Tekrar yöneticilerime gidip, ona kalması için bir yer bulup bulamayacağımızı sordum. Bunu kabul ettiler ve Bay MacDonald için otelde bir yer ayarlayıp, akşam yemeği ve sabah kahvaltısı için de yemek fişi aldılar. Geri döndüğümde naylon torbasını ve bastonunu aldım, taşıyıcıya onu aşağıya havaalanı servisini beklemeye götürmesi için bahşiş verdim. Bay MacDonald'a oteli, yemeği ve güzergahı tekrar anlatmak için eğildim, sonra kolunu sıvazladım ve her şeyin yoluna gireceğini söyledim. Giderken, "Her şey için size teşekkür ederim. Bana yaptığınız iyiliği asla unutmayacağım..." dedi, başını önüne eğdi ve ağlamaya başladı. Ben de ağlıyordum. Yöneticime teşekkür etmek için geri döndüğümde, yalnızca gülümsedi ve "Böyle öyküleri severim. O senin yılbaşında ortaya çıkan adamın..." dedi. (www.romantikmeyhane.com) BİTTİ