Erdoğan Ailesi, önceki akşam Kral Abdullah'ın özel daveti üzerine, Ürdün Sarayı'na aile ziyaretine gidip gelmiş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, eşi Emine Hanımefendi ile evlilik hazırlığındaki kızı Esra eşlik etmiş ve Kral Abdullah ile Kraliçe Reina'nın sarayda verdiği akşam yemeğine katılmışlar. Sadece 6 saat süren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın "Çat kapı" Ürdün ziyaretinde "Bey"ler Büyük Ortadoğu Projesi gibi bölge konularını tartışırken, hanımlar da kendi aralarında sohbet etmişler. Bu ziyaretten bir gün önce de Malezya'nın eski Başbakanı'nı Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe'deki yemekte ağırlayan Erdoğan Ailesi'nin etkinlikleri dikkat çekiyor. İstanbul'un sayısız mekanı varken Boğaz'daki Dolmabahçe'nin Hasbahçesi'ni tesbit ederek dışarıdan taşıma getirtilen yemeklerle konuğuyla ailece sofraya oturan Sayın Başbakan Erdoğan farklılığını netleştiriyor. O yemekte de Erdoğan'a, eşi Emine Hanımefendi ile diğer kızı Sümeyye Hanım, İstanbul Milletvekili (Kayınbiraderi sayılabilecek) Siirt kökenli Egemen Bağış ve Belediye Başkanı Kadir Topbaş eşlik ediyor. Hasbahçe'deki sofranın etrafında 7-8 kişi oturup "nasibini" alırken, TBMM'ye bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın bütün yöneticileri, Dolmabahçe Sarayı'nın koruma ve hizmetlilerinden oluşan bir tabur insan ile Erdoğan Ailesi'nin yanında bulunma zorunluluğu taşıyan herkes o gün etten duvar örerek yemektekileri uzaktan seyrediyor ve kontrol altında tutuyor. Geçmişte söyledikleri... Bu görüntüler bizi ister istemez geçmişe götürdü ve 13 yıl geride kalan 1991 genel seçimlerinde şahit olduğumuz bir konuşmayı hatırlattı. Dönemin Refah Partisi ile sonradan MHP adını alan Rahmetli Alsparslan Türkeş'in Milliyetçi Çalışma Partisi ve Aykut Edebali'nin Başkanlığındaki IDP ittifak yaparak seçime gitmiş, Tayyip Erdoğan da İstanbul'dan milletvekili adayı olmuştu. (Seçim sonucunda Tayyip Beyin milletvekili olduğu açıklanmış, ancak daha sonra yine RP kontenjanından aday olan Mustafa Baş'ın itiraz edip tercihli oylarla seçildiğini öne sürmesiyle yapılan sayımda Erdoğan'ın milletvekilliği geri alınmıştı) İşte o seçimde Taksim'deki ittifak partilerine ait (aslında RP'lilerinde) seçim ofisinde Avrupa'dan seçime gelmiş çok sayıda gönüllüye hitap ederken Tayyip Bey aynen şöyle demişti: "Bu ülkenin kaymağını yiyen öyleleri var ki, sabah kahvaltısını Boğaz'da, öğlen yemeğini ise özel uçaklarına binerek gittikleri Paris'te, Londra'da veya İtalya ve İspanya sahillerinde yiyorlar. Bu çarpıklığı düzeltmezsek bu ülke batar." Çoğu sakallı ve şalvarlı dinleyicilerin hararetle alkışlayıp destek verdiği bu konuşmadan 13 yıl sonra Başbakan sıfatıyla Recep Tayyip Bey'in sofralarına ve seyahatlerine hayret etmemek mümkün değil. Saltanat seyahatleri ile temsil seyahatleri arasında fark olsa da 13 yıl öncesi ile bugün gözümüzün önünde canlandı. Geçmişin, siyasetteki mütevazi görüntüleri ve tesbitleri ile günümüzün debdebeli ve şaşırtıcı yoğun trafiği arasındaki fark ne kadar anlamlı değil mi?
