Yabancı müzikten çok fazla anlamam evlatlarım. Ama kulağıma hoş geliyorsa dinlerim. Rahmetli amcanız gençken, bahçeye çilingiri kurar, udunu da eline alır, iki-üç şarkı tımbırdatırdı. Ben de kendisine sesimle eşlik ederdim. Küçükken annem de, babam da sesimin güzel olduğunu söylerdi. Hatta bir ara kanun bile öğrenmeye heveslenmiştim. Kısmet işte, müzisyen olmak istiyordum, olmadı. Vallahi itiraf edeyim evlatlarım, kanun çalmaya heveslendiğimde kendimi hep koca bir sahnede tek başıma binlerce kişiye konser verirken düşlerdim. Çocukluk aklı işte, o zamanlar herkes beni ayakta alkışlayacak sanırdım. Neden sonra müzisyenliğin o kadar kolay bir iş olmadığına karar verdim, başka alanlara yöneldim.
*** Ama hep içimde kaldı bu sahnede ayakta alkışlanmak meselesi. Artık mutfakta bulaşık yıkarken bile şarkı söylemiyorum. Amcanız tuhaf bir adamdı, bir arya, opera dinlerdi, bir Müzeyyen Senar. Rahmetli son yıllarında Pavarotti bile dinliyordu, ben çok hoşlanmıyordum ama sesimi de çıkartamıyordum. Geçenlerde gazetede okudum, artık konser vermeyecek diye. Valla hiç kayıp değil dedim kendi kendime. Müzisyenlerden biri duysa aslında rezil olurum. Ama ne bileyim işte bir türlü o tarz müziğe alışamadım. Meğer adamcağız bırakmamış müziği, evvelsi gün yine sahneye çıkmış. Aynı bizim Adnan Şenses gibi. Ben biliyorum Adnan Şenses en az 10 kere müziği bıraktığına dair açıklama yaptı. Ama hala sahnede, galiba inmeye de niyeti yok.
*** O kadar genç insanlar çıkıyor, hala Adnan Şenses'in kasetini alıp dinleyen var mı, ya da ne şarkı söylüyor merak ediyorum. Kendi kendine bir küsüyor, bir barışıyor. Anlayacağınız Pavarotti'nin de, Adnan Şenses'in de bizi öldürmeden, sahneye veda etmeye niyetleri yok galiba.