Cumartesi günü İstanbul'da Birlik Vakfı'nın toplantısındaki konuşmasıyla, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ne dehşetengiz polemikçi olduğunu bir defa daha anladık. Birlik Vakfı'nın önderliğindeki sivil platformun içinde yer alan dünya kadar sivil toplum temsilcisinin huzurunda "Meslek liseleri" savunmasını yapan Başbakan'ın "ince ayar" politikasına herkes şapka çıkarttı. Özellikle İmam Hatipliler'in hak arama sınavına dönüşen ve tornistan edilip geri çekilen yasanın faturasını toplantıda bulunanların huzurunda halka çıkartan Başbakan, pişkince bir savunma yaptı. Aralarında cemaat temsilcilerinin de külliyetli şekilde yer aldığı ve bir dönemin siyaset aktörlerinin ağırlıklarını hissettirdiği vakıf, dernek ve oluşumların tecrübeli yöneticileri ile temsilcileri Sayın Erdoğan'ın savunma amaçlı sözlü taarruzundan şaşkına döndüler. İmam Hatipliler'in hak arayışında üzerlerine düşeni yaptıklarını belirten Başbakan'ın, "Meslek liselerinde yavrularını okutanlar, çocuklarının durumuna sahip çıkmadılar. Bunun karşısına dikilenlere toplum olarak gerekli cevabı vermediler. Daha duyarlı olmalarını beklerdim" sözlerini ağızları açık kalarak dinlediler. Polemik konusunda usta! Yıllarca tanıdıkları, 1970'li yılların başlarındaki Türkiye manzarasında yaşanan ideolojik fırtınada duruş ve bakışına şahit oldukları Tayyip Erdoğan'dan bekledikleri, ama sorumluluk açısından hiç de hak etmedikleri "fırça" yiyorlardı. Cumhurbaşkanı'ndan dönen YÖK Yasası için: "Biz bunun ikincisini de yapardık. Ama, bedelini ödemeye hazır mısınız? Bunun bedeli var. Hükümet olarak bu bedeli ödemeye hazır değiliz. Niye? Çünkü daha önceden ödenen bedeller var. Toplum hazır olduğu zaman da bu adım atılır" diyen Başbakan siyasi hayatı boyunca kendisini destekleyip önündeki bütün engellerin aşılması için gayret edenleri suçlayıp kendini ve partisini sıyırmaya çalışmıştı. Oysa, gerçekler hiç de Başbakan'ın öne sürdüğü gibi değildi. Meslek liseleri ile ilgili çalışmaşa karşı çıkanlara kimse sessiz kalmamıy, tersine iktidara büyük destek verilmişti. DYP'den MHP'ye, ANAP'tan Saadet Partisi'ne kadar sağdaki bütün partilerin yanı sıra, Kamu- Sen, Memur-Sen gibi kamu sendikaları, Hak-İş ve Türk-İş gibi işçi sendikaları (Türk-İş'in içindeki bazı federasyonlar) ayrıca ülkenin her köşesindeki sayısız dernek, vakıf ve oluşum temsilcileri AKP'nin bu çalışmasına destek vermişti. İmam Hatip mezunlarının toplandığı ÖNDER adlı dernek de konuyu yasal ve demokrat zeminde sıcak tutmuş, hoşgörü ikliminde iktidara ciddi bir altyapı oluşturmuştu. Sayın Başbakan, bütün bu gerçeklere rağmen sivil topluma fatura çıkarttı ve kendi başarısızlıklarını halka mal etmeye gayret etti. Doğrusu, pes! Daha iktidar olduğunda, "iş ve aş" isteyenleri; durumlarından şikayet edenleri azarlayıp tersleyen, onları "Sen yine iyisin, haline şükret" sözleriyle frenleyip susturan Başbakan siyaseten sıkıştığında halkın ses vermesini istiyor ve bunu fatura olarak çıkartıyorsa polemikteki ustalığına şapka çıkartmak gerek.