Büyükbabam bir rahipti. Öldüğünde, dünyanın en üst düzey Kafkas rahibi konumundaydı. Ama büyükbabamın yanındayken onun eriştiği düzeyi değil, yaydığı enerjiyi hissederdiniz. Çevreye bir aydınlık verirdi... Zeki ve enerjik büyükannem ise, zamanın önünde yaşardı. Ona "gagi" derdim, çünkü bebekken ağzımdan çıkan söz "gaga" olmuştu ve büyükannem, onun adını söyemeye çalıştığımdan emindi. Böylece adı "Gagi" kaldı. Gagi, tüm yaşamını kocasına adamıştı, 50 yıllık evlilikleri boyunca ikisinin ve beş çocuklarının geçimi için gereken tüm parayı o sağlamıştı. Böylece büyükbabam gereksinimi olanlara bir rahip olarak hizmet verme olanağı buldu. Büyükbabam ölünce, Gagi'nin yaşamının ışığı da söndü ve büyük bir depresyona girdi. Dünyadan elini eteğini çeti ve yas tutmaya başladı. O günlerde, haftada bir ziyaretine gitmeyi alışkanlık haline getirdim. Zamanla Gagi de iyileşmeye başladı. Bir gün yine, Gagi'ye olağan ziyaretlerimden birini yapıyordum. Eve girdiğimde, sandalyesinde oturuyordu. Yüzü sevinçten pırıl pırıl parlıyordu. Ben onun tavrındaki değişiklikten söz açmayınca, lafı o açtı: "Neden bu kadar mutlu olduğumu bilmek istemiyor musun?" "Elbette istiyorum" dedim. "Neden bu kadar mutlusun?" "Dün gece bir cevap aldım. Artık Tanrı'nın neden büyükbabanı alıp, beni burada bıraktığını biliyorum" dedi. "Nedenmiş Gagi?" Bana dünyanın en önemli sırrını veriyormuş gibi sesini alçattı: "Büyükbaban, iyi yaşamanın sırrını biliyordu ve her günü güzel geçirdi. O koşulsuz sevginin yaşayan haliydi. Bu yüzden ilk önce onun gitmesi ve benim arkada kalmam gerekiyordu. Bir ceza sandığım şey, aslında bir armağandı. Tanrı, benim de yaşamı sevgiye dönüştürebilmem için beni bıraktı. Dün gece sevgi dersini orada alamayacağımı bana gösterdiler." Konuşurken gökyüzünü gösterdi. "Sevginin burada, dünyada yaşanması gerekiyor. Sevgiyi öğrenmem için bana yaşam armağan edildi." O günden sonra, Gagi'ye yaptığım ziyaretler, paylaşımın ve sonu gelmez sürprizlerin benzersiz bir bileşimi oldu. Sonunda yaşamaya değer bir hedefi olmuştu. Ziyaretlerim sürerken, zaman da acımasız biçimde akıp gidiyordu. Yıllar içinde sağlığı giderek bozuldu. 97 yaşında, hastaneye yattı. Asansörle dördüncü kata çıktım, hemşire masasına gittim ve "Bayan Hunt hangi odada?" diye sordum. Görevli hemşire masadan kalktı ve "Sizi onun odasına götüreyim" dedi. Koridorda yürürken, içimden bir ses: "Gagi, hedefine ulaştı. Fazla zamanı kalmadı" diyordu. Yılbaşından iki gün sonraydı. Bir önceki gün Gagi'yle hastanede birkaç saat geçirmiştim. Evde dinlenirken birden bir ses duydum: "Kalk! Hemen hasteneye git!" Üzerimi giyinip, arabama atladım ve hastaneye doğru yola koyuldum. Arabayı park edip, koşa koşa asansöre gidip, dördünce kata çıktım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde, teyzemi gördüm. Gagi'nin başını ellerine almıştı. Gözlerinde yaşlarla bana baktı. "O gitti" dedi. "5 dakika önce gitti." Gagi'nin yatağına yaklaştım ve hala sıcak olan kolunu tuttum. Hayran olduğum ruhu barındıran, güzel, yaşlı bedene baktım. Küçükken bana Gagi bakmıştı. Bana giysiler almış, okul paramı vermişti. Sevgili büyükanemin gittiğine inanamıyordum. O gece yatağının etrafında dolaşıp değerli bedeninin her yerine dokunurken, duyduğum acı dolu boşluğu anımsıyorum. Bedeni buradaydı, peki kendisi neredeydi? Düşüncelere dalmış, bir yanıt almak için yalvarıyordum. Gagi şimdi neredeydi? Birden bir ışıma ve enerji yoğunluğu oldu. Büyükkannem, boş bedeninin üzerinde tavana yakın bir yerde uçuyordu. Tekerlekli sandalyesi yoktu ve ışıkta dansediyordu. "Trin, ben gitmedim" dedi. "Bedenimi terkettim ama hala buradayım. Bak Trin, bacaklarımı yeniden kullanmaya başladım. Cennette tekerlekli sandalye yok. Hiçbir zaman unutma ki, giderken yanına maddesel bir şey alamazsın. Bedenimi yanıma alamadım, yaşamım boyunca kazandığım parayı ya da biriktirdiğim şeyleri de alamadım. Karşılaştığın herkesle bu gerçeği paylaşmalısın. Tüm insanlara, giderken yanımıza aldığımız tek şeyin, ne kadar sevgi verdiğimizin bir kaydı olduğunu anlat. Yaşamımızda ölçü, aldıklarımız değil, verdiklerimiz olmalıdır yavrum." Bu sözlerin ardından büyükannemin ışığı azaldı ve yok oldu. Büyükannemin yatağının başucunda geçirdiğim o anın üzerinden yıllar geçti ama onun verdiği ileti hiç aklımdan çıkmadı. Gagi, beni tüm kalbiyle seviyordu. Yaşamı boyunca beni armağan yağmurunu tutmuştu, ama bana sonuncu ve en büyük armağınını da verdiğini biliyordum. Büyükannem, ölümünde benim yaşamımı yenilemişti... Kaynak: Tavuk Suyuna Çorba BİTTİ