Kim ne derse desin, şu "Avuç kontrolü rezaleti" ile Cumhuriyet tarihimizin en dramatik sahnelerinden birine daha şahit olduk. Meseleyi soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın ifadesi ile Irak'ta askerlerimizin başına geçirilen çuval hadisesinden (belki de) daha acı görüntülerle kahrettik.
***
Özetle; ABD Başkanı Bush'un konuşma yaptığı yerde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin bakanlarının ellerine bakılması ve CIA ajanlarının bu derece destursuz davranması hepimizi derinden üzdü. El bakma, can sıkma oldu. Kendi ülkemizde bu denli muamele görmekten utanıp sıkılacağımıza ve Türk Milleti'nden özür dileneceğine, meselenin muhatapları yalanlama yoluna gitmiyorlar mı, orası da başka alem. Televizyonların kameralarına net düşen, her saniyesi apaçık belli olan görüntüleri yalanlayıp, "Hayır, öyle bir şey olmadı" demek acıyı dindirir mi? Egemen bir ülkenin insanları ve bakanları olarak böylesine itilmişliği gamsız ve tasasız biçimde "yaşanmamış farzetmek" asaletimize uygun düşer mi? Galatasaray Üniversitesi'nin bahçesinde saatlerce bekleyip ABD Başkanı Bush'un konuşmasını dinleyen ve bununla mutlu olduklarını söyleyenler yakın tarihimizin benzer enstantenelerini de hatırlamalı veya öğrenmeliler.
***
Zamanında ABD'ye giden Dışişleri eski bakanlarından Merhum İhsan Sabri Çağlayangil, havaalanında bavulunun aranmak istenmesine şiddetle karşı çıkmış, böyle bir muameleye razı olmayacağını belirtmişti. ABD'lilerin vazgeçmemesi üzerine de gittiği uçağa binip Türkiye'ye dönmüştü. Bu tavır karşısında ABD yönetimi Türkiye'den özür üstüne özür dilemiş, yapılanın "hata ve yanlış" olduğunu beyan ederek kendi görevlileri hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Benzer şekilde, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin üst düzeyde olduğu dönemde zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar, ABD Başkanı Eisenhover'in davetine icabet ederek bu ülkeye vardığında konfetilerle karşılanıp en üst düzeyde ağırlanmıştı. Hafızamız yanıltmaz ise en heyecan verici ve "Devlet ile devlet adamına yakışır" tavırlardan biri de büyük önder rahmetli Atatürk döneminde yaşanmıştı. Başbakan sıfatıyla İtalya'ya giden İsmet Paşa (İnönü), Duçe Mussolini ile görüşecekti. Şımarık faşist lider yabancı konuklarını Roma'dan bir önceki bir merkezde karşılarken İsmet Paşa'ya farklı muamele yapmak istemiş ve Roma'ya gelmesini beklemişti. Bu durum karşısında İsmet Paşa meseleyi Gazi Hazretleri'ne bir telgrafla bildirmiş aldığı cevap ise, -"Seni diğer devlet adamlarını karşıladığı yerde karşılamıyor ise dön gel" olmuştu. Bu cevap Mussolini'ye bildirildiğinde şımarık İtalyan'ın aklı başına gelmiş ve İsmet Paşa'nın yanına koşarak gitmişti. O yıllarda yokluk ve sıkıntılarla boğuşuyorduk ama devletimizin ve devlet adamlarımının tavrı böyle idi. Şimdi, kendi ülkemizde avuçlarımıza bakma cür'etini gösteren ve ellerini kontrol ettirenler şahit oldukça kahretmemek mümkün mü?