Çocukluk yıllarımda muhteşem bir genç kızdı İstanbul. Şimdi içi geçmiş bir ihtiyar. Genç kızlığında Türkiye'nin gözdesiydi, bütün Anadolu peşindeydi. Dokunmaya kıyamazdık. Aynalar çatlardı hasetliğinden. Öyle her lokmanın boğazından geçmesi ne mümkün. Şimdi tankerleri oluk oluk akıtıyorlar, Boğaz'ından. Yeşil gözlü bir evdi, insanların içinde yaşamaktan huzur bulduğu. Şimdi çöp yığınları arasında yeşili görmek ne mümkün. Her köşesinden buram buram sevda kokuları gelirdi. Şimdi bir kokarca sanki. Kötü yola düşürdüler güzelim İstanbul'u... Gençliğine kıyıp, mafya babalarına, politikacılara peşkeş çektiler. Hısım-akraba demeden, her gelen ırzına geçti. Seçim kazanmak adına, acımasızca üzerine çullandılar. Çocukluk aşkım, delikanlılık tutkum, orta yaş heyecanımdı İstanbul. El değiştirmesi gerek aslında. Tedavisi imkansız bir hastalık gibi duruyor. Yoksa, az bir ömrü kaldı. Gözleri dumanlı, elleri titrek, ayakta duracak hali yok. Tedavisi imkansız bir hastalık gibi duruyor. Eroin kaçakçıları bir yanda, gasp çeteleri öte yanda, rüşvetçi düzen orta yerde... Bir, adı var İstanbul'un... Hala şarkılarda sakladığımız güzelliği kaldı sadece. Ve o yüzden, yeniden allayıp pullayıp, genç kız haline getirmeye çalışıyorlar. NATO Zirvesi, bu güzelim İstanbul'da yapılacak. Çirkinliklerini gizlemek için, insanlarını sokaklara çıkartmayacak bir düzen inşa ediliyor. Yeni giysiler biçiliyor üzerine. Oysa İstanbul eski İstanbul olsa, bütün bunlara gerek yoktu. İstanbul'un doğal güzelliği, herkesi büyülemeye yeterdi. Çocukluğumda muhteşem bir genç kızdı İstanbul. Şimdi içi geçmiş bir ihtiyar. O yüzden misafirlerini ağırlamakta bile zorluk çekiyor...
20 Haziran 2004 Sensiz gecelerin Sabahı uzak Gözlerim yolunda Ben acındayım Çoğalan hasretim Azalan umut Kaybolan bir ömrün Yamacındayım Kalbim söz dinlemiyor Unutmaktan acizse Alışamaz Sensiz bu hasrete Yangınımsın Tabiri caizse Hakkı YALÇIN
Hayvani içgüdülerle direksiyon tutan trafik zorbaları, insan pozları takınmasın. Onlara yakışan bir tavır değil...