Avuçları terliyordu. Elini kurulamak için bir havluya gereksinimi vardı. Bir bardak tuzlu su, susuzluğunu dindirdi, ama duygularının yoğunluğunu gideremedi. Üzerinde oturduğu çim saha, Ulusal Gençlik Olimpiyatı'nda gördüğü rekabet kadar sıcaktı. Çıta 5.1 metreye kurulmuştu. Bu, onun şimdiye kadarki en iyi derecesinden 1 santimetre daha yüksekti. Michael Stone, sırıkla yüksek atlama kariyerinin en zorlu günündeydi. Tribünlerde 20 bin kişi vardı. Sırıkla yüksek atlama, rekabetin en çok kızıştığı alandı. Bir jimnastikçinin inceliği ile bir vücut geliştiricinin gücünün birleşmesini gerektiren bir spordu bu. Bir de uçma vardı elbette, 2 katlı bir bina yüksekliğinde havalanma, böyle bir olayı izleyen herkes için yalnıza bir düş olabilirdi. Bu, Michael Stone'un yalnızca gerçeği ve hayali değil, aynı zamanda başlıca isteğiydi. Michael, anımsayabildiği kadarıyla, uçmayı hep istemişti. Küçükken, annesi ona uçmakla ilgili sayısız öykü okumuştu. Annesinin heyecanı, Michael'ın düşlerinin çok renkli ve göz alıcı güzellikle olmasına yol açmıştı. Michael'ın hep gördüğü bir rüya vardı: Kırda bir yolda koşuyordu. Ayaklarının altında taşları ve toprak parçalarını hissedebiliyordu. Sapsarı buğday tarlalarının içinde koşarken, demiryolundaki lokomotiflerden daha hızla gider, onları geçerdi. Derin bir soluk aldığı anda ayakları yerden kesilmeye başlar ve bir kartal gibi havada süzülürdü. Ancak, babası onun gibi bir hayalperest değildi. Bert Stone, sert bir gerçekçiydi. Çok çalışmaya ve emeğe inanırdı. Parolası şuydu: Bir şeyi istiyorsan, onun için çalışmalısın! Michael, 14 yaşından itibaren bunu yaptı. Her gün ağırlık kaldırıyor, zaman zaman da koşuyordu. Çok iyi bir öğrenci ve ailenin tek çocuğıu olan Michael, ailesine çiftlik işlerinde de yardımcı oluyordu. Michael'ın bugünkü atlayışlarının hepsi, çok çalışmasının ödülleri gibi görünüyordu. 5.1 metrelik çıtayı aşıp aşamayacağı konusunda kaygılı mıydı yoksa kendinden emin miydi, bilemiyoruz. Şişirilmiş yastığa düştükten hemen sonra ayağa kalktı, kalabalığın önünde bir sonraki uçuşu için hazırlanmaya başladı. 5.2 ve 5.3 metreleri geçmesine rağmen, bir duygu belirtisi göstermedi. Aklında yalnızca sürekli hazırlık ve kararlılık vardı. Sıra onun son atlaşıyına gelmişti. Sırığını eline aldı. 17 yıllık yaşamının en zorlu olayına giden yolun önünde durdu. Kısa bir an, korku duydu. Çıta en iyi derecesinden 2 santimetre daha yukarıdaydı ve bu ulusal rekorun yalnızca 1 santimetre altındaydı. O an annesini anımsadı. Annesi onu gergin ve kaygılı gördüğü her sefer, derince nefes alıp vermesini söylerdi. O da aynen bunu yaptı. Gerginliği attı, çıtayı kendi yüksekliğine getirdi. Sırığını özenle tuttu. Koşu yolunda hız almaya başladığı anda, çok farklı ama aynı zamanda tanıdık bir şey hissetti. Altındaki yüzey, rüyasında gördüğü kır yoluna benziyordu. Taşlar ve toprak parçaları, altın başaklarla kaplı tarlalar düşüncelerini doldurdu. Derin bir nefes aldı ve uçmaya başladı. Hiçbir çaba harcamadan, havalanmıştı... Tribünlerdeki insanların bağırışlarıyla, dünyaya geri döndü. Yerde sırt üstü yatmış, yüzünde güneşin sıcaklığını duyumsarken, yalnızca annesinin yüzündeki gülümsemeyi hayal edebiliyordu. Çok ilginçtir, babası da annesine sarılmış bir bebek gibi ağlıyordu. Michael'- ın çevresi, ona sarılan ve yaşamının en büyük başarısından dolayı onu kutlayan insanlarla çevrilmişti. Aynı gün, Ulusal Gençlik Olimpiyatları'nın sırıkla yüksek atlama rekorunu kırdı. Kitle iletişim araçlarından gördüğü ilgi, burs olanakları ve aldığı içten kutlamalar sayesinde, Michael'in yaşamı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Bunun nedeni, yalnızca Ulusal Gençlik Olimpiyatı'nı kazanmış ve bir dünya rekoru kırmış olması değildi. Kişisel rekorunu 3 santimetre aşmış olması da değildi. Bunun nedeni, Michael'in kör olmasıydı... KAYNAK: Tavuk Suyuna Çorba BİTTİ