Türkiye'ye çağdaş dünyanın kapılarını açacak en etkili güç basın. Türkiye'de haksızlığın kökünü kurutacak tek yetkili güç de basın. Dünya Gazeteler Birliği Kongresi'nde konuşan ünlü yazar Yaşar Kemal, tarihi bir söz etti. "Basın kıyameti beklemesin!" "Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar. Şimdi biri yiyor, milyonlar bakıyor, kıyameti mi bekleyelim? Basın, hiçbir çıkarın yanında olmamalı, kendi çıkarı olsa bile..." Yaşar Kemal, Türkiye'deki gerçeği en iyi bilenlerden biri. İktidarın elbezi haline gelen gazetelerin, bu ülkenin yarınlarından neler çaldığını da bizler biliyoruz. "İnsan, başındaki belalardan er geç kurtulacak. Dünya, on binlerce çiçekli bir kültür bahçesi. Böyle bir geleceğe inanırsak, demokrasiden başka çare olmadığına da inanırız" diyen Yaşar Kemal'in ifadesinde, kaç kitaplık anlatım var aslında. Türkiye'de iktidarlar basını himaye altına almayı sever ama, Cumhuriyet tarihinde basın hiç bu kadar boyunduruk altına girmeyi istemedi. Hiç bu kadar gönüllü olmadı esarete... "Basın hiçbir yardım almadan, salt kendi iradesiyle kendisini özgürleştirebilir. Basının özgür olması budur" diyen bir yazarın, el kitabı değerindedir her sözü. Türkiye'de halkın düşmanı olanlar vardır, basını temsil eder. Politikacının yanağını okşadığı adam, gazeteci değildir! Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmezliğine göz dikenlerin koluna girmek, basının tarihi utancıdır da, birçokları bunu gurur sayar. Demokrasi, kanunların herkese eşit uygulanmasıyla mümkündür. Demokrasiyle iktidara gelip, gücünü demokrasiye saygısızlık biçimine dönüştürenlere dur demesi gerekenler gazetecilerdir. Halk aç, halk sefil, halkın çocuğu okuyamıyor ama, politikacıların çocuklarını işadamı okutuyor. Halk işsiz, üniversite mezunları dilenci gibi ama, iktidar partisine üye olanların iş bulma imkanı sonsuz bir derya gibi... Seçilmiş işadamlarının canına okunuyor da, politikacılara kimse dokunamıyor. Politik güç, kendi adalet sistemini inşa edene kadar yargılanmayı da reddediyor. Basın, mankenlere bu meselelerden daha çok değer veriyor. Ve yıllardır yoksulluğun, umutsuzluğun ta kendisi olan halk, gazetelere inancını yitiriyor. Basın, gazete satarak büyük olmakla yükümlüdür. Kendini satarak değil.
Bir kedi sesi Duydum sokakta Bir de senin Ayak sesini Ellerimi gözlerimi Alıp gittin Perişan ettin beni
Sen buna ayrılık dedin Ben ölüm Seni melek sanmıştım Yanılmışım Anıların üstüne Üstüne yürüdüm
Bu hikaye böyle bitmez Bir yara gibi kanar hala Bana iade ettiğin aşk Deliler gibi yanar hala Hakkı YALÇIN
Kendinden olan suçluyu korumak adaletse... Bu ülkede adalet, partilerin egemenliğine girdi demektir.