Epeydir kimseye yatıya misafirliğe gitmiyordum yavrularım. Dün akşam Fulya'da oturan çok sevdiğim ahbabım Funda Hanım'ın evinde misafirdim. Yemekti, içmekti, beni çok güzel ağırladı sağolsun. Kuştüyü yastıklar, yumuşacık battaniyeler, tertemiz çarşaflar... Vallahi yediğim önümdeydi, yemediğim arkamda. Funda Hanım benden biraz genç ama çok çekmiş, biraz çökmüş bir hanım. Hiç çocuğu yok, kocası öleli de epey oldu. Yalnız, bir başına kule gibi bir apartmanın tepesinde güzel, kutu gibi bir evde yaşıyor. Kocaman da terası var, vallahi yazın o evden çıkmak istemezsiniz. Sabaha karşı bir ara uyandım, yavrularım. Ezan sesiyle. Vallahi Fulya'daki caminin müezzini kimse, kendisini tebrik ediyorum. Böyle güzel bir ses, böyle güzel bir ezan okuma şekli bu yaşımdayım, ne duydum, ne de gördüm. Allah o müezzin evladımın tuttuğunu altın etsin, sesine sağlık versin.
***
Benim uyandığımı fark eden Funda Hanım, caminin yakın oluşundan ve sesin evin içine kadar gelişinden rahatsız olduğumu sanmış. Bir an sabahın o saatinde düşündüm. Biz ezan sesine uyanıyoruz, millet o saatte eğlence yerlerinde içmeye, eğlenmeye falan devam ediyor. Aklıma Selin Toktay kızım geldi. Her fırsatta söylerim, kendisini çok severim diye. Ama bazen eğlencenin dozunu kaçırıyor. Bir gazetede okudum. Kurban diye bir grubun kaset tanıtımına sevgilisi Athena Gökhan'la birlikte gitmiş. Ama basın onlara ilgi gösterince Kurban'a haksızlık olduğunu söylemiş. Vallahi güzel kızım doğru söylüyor. Elbet onlar arkadaşlarına destek olmak için gelmiş. Ama bazen gazeteciler de işin suyunu çıkartıyor. Şimdi orada müzik yapan gençler dururken, ne diye Selin'le Gökhan'ı çekiyorsunuz anlamadım.
***
Kimsenin ne emeğe, ne yaşa ve ne de tecrübeye saygısı kalmamış çocuklarım. Gençler de, yaşlılar da, çocuklar da artık aynı nesil artık. Siz böyle şeylere inanmayın. Ailenizden gördüğünüz terbiyeyi sakın unutmayın. Canım yavrularım...