Birkaç yıl önce katıldığım bir iletişim kursunda, çok sıradışı bir olay yaşadım. Öğretmen bizden, geçmişte yaşadığımız ve bize utanç veren, suçluluk ya da yetersizlik duymamıza yol açan veya pişman olduğumuz şeylerin bir listesini yapmamızı istedi. Öğretmen 1 hafta sonra kursa katılanlara, listelerini yüksek sesle okumaya çağırdı. Bu çok özel bir süreçti, ama her zaman olduğu gibi kalabalığın içinden gönüllü bir cesur yürek çıktı. İnsanlar listelerini okurlarken, benim listem daha da uzuyor gibiydi. 3 hafta sonra, listemdeki maddelerin sayısı 101'e çıkmıştı. Daha sonra öğretmen hatalarımızı düzeltmenin yolunu bulmamızı, insanlardan özür dilememizi veya bir eylemde bulunmamızı önerdi. Bunun, iletişim becerilerini nasıl geliştireceğini merak ediyordum ve yaşamımda her zaman olduğu gibi olaya yabancılaşmaya başladım. Ertesi hafta yanımda oturan adam, el kaldırıp öyküsünü okudu: Listemi yaparken lisede olan bir olayı anımsadım. Ben Iowa'da küçük bir kasabada büyüdüm. Kasabanın, biz çocukların hiçbirinin sevmediği bir şerifi vardı. Bir gece 2 arkadaşım ve ben, Şerif Brown'a bir oyun oynamaya karar verdik. Birkaç bira içtikten sonra bir kutu kırmızı boya bulduk, kasabanın ortasındaki yüksek su deposuna tırmandık ve deponun üzerine parlak kırmızı harflerle, 'Şerif Brown bir O.Ç.' yazdık. Ertesi gün tüm kasaba, bizim göz alıcı yazımızı gördü. 2 saat içinde üçümüz de şerifin bürosundaydık. Arkadaşlarım suçlarını itiraf ettiler, ama ben yalan söyleyip her şeyi inkar ettim. Hiç kimse gerçeği öğrenemedi. Yaklaşık 20 yıl sonra listemde Şerif Brown'un da ismi var. Hala hayatta olup olmadığını bile bilmiyorum. Geçen hafta Iowa'daki kasabanın bilinmeyen numaralarını aradım. Hala bir Roger Brown vardı. Verdikleri numarayı çevirdim. Telefon birkaç kere çaldı. "Alo?" "Şerif Brown'la mı görüşüyorum?" "Evet" "Ben Jimmy Calkins. Benim yaptığımı bilmenizi istedim." "Zaten biliyordum!" diye bağırdı. Birlikte kahkahalarla kahkahalarla güldük ve güzel bir sohbet ettik. Telefonu kapatmadan önce bana şöyle dedi: "Jimmy senin için hep üzüldüm. Çünkü, arkadaşların itiraf edip rahatladı. Ama senin, yıllardır bu yükü omuzlarında taşıdığını biliyordum. Beni aradığın için teşekkür ederim... kendi iyiliğin için..." Jimmy bana, listemdeki 101 maddenin hepsini silme esini verdi. Bu yaklaşık 2 yılımı aldı ama, çatışma çözmekle uğraşan biri olarak, meslek yaşamımda benim için gerçek bir sıçrama tahtası ve esin kaynağı oldu. Çatışma, kriz ya da durum ne kadar kötü olursa olsun, sorunu çözüp geçmişi temizlemek için hiçbir zaman çok geç olmadığını hep anımsıyorum.
Kırmızı şapkalı melek
Mayo Clinic'in karşısındaki kahvede otururken çok korkuyordum ama, bunu itiraf edemiyordum. Yarın o klinikte bel kemiğimden ameliyat olacaktım. Riskli bir ameliyattı, ama inancım güçlüydü. Daha birkaç hafta önce babamı yitirmiştim. Bana yol gösteren ışık cennete geri dönmüştü: "Cennetteki baba, zor anımda bana bir melek gönder." Kalkmaya hazırlanırken, yaşlıca bir hanımın ağır ağır kasaya ilerlediğini gördüm. Onun arkasında duruyordum. Modaya düşkünlüğü hoşuma gitmişti. Kırmızı mor desenli bir elbise giymiş, boynuna fular takmıştı. Yakasında bir broş ve başında parlak kırmızı bir şapka vardı. "Afedersiniz, hanımefendi. Ne kadar güzel olduğunuzu söylemeden duramadım. Günüme renk kattınız." Yaşlı hanımefendi elimi avucuna aldı ve şöyle dedi: "Tatlı yavrum, Tanrı seni korusun, ama görüyorsun bir kolum protez ve diğerinde de bir plak var. Bacağım da protez. Bu nedenle giyinmem biraz zaman alıyor. Elimden geleni yapıyorum, ama yıllar geçtikte, sanki insanlar artık böyle şeyleri umursamıyor. Bugün bana kendimi çok özel hissettirdin. Tanrı seni korusun. Sen o küçük meleklerden biri olmalısın." O gün yaşlı hanım yanımdan ayrılırken hiçbir şey söyleyemedim, çünkü o ruhumu öyle etkilemişti ki, ancak bir melek olabilirdi. KAYNAK: Tavuk Suyuna Çorba